Harry'ye ne cevap vereceğimi düşünürken benden önce davranıp bağırarak konuştu.
''Tanrım, sana inanamıyorum!''
''Ne var?'' dedim olduğum yerde kalmaya devam ederek.
Yanıma hızlı adımlarla yaklaşarak sertçe kolumdan kavradı ve kendine doğru çekti. Dengemi sağlayamayıp yere düştüm fakat kolum hala sıkıca kavradığı parmaklarının arasındaydı.
''Kendine zarar veriyorsun!'' diye kükredi, gözlerinden alev saçıyordu.
Cevap vermedim ve kolumu parmaklarından kurtarmaya çalıştım fakat bu daha sıkı kavramasına sebep oldu. ''Sen,'' sesi fısıldarcasına çıkıyordu, ''ne yapmaya çalışıyorsun...'' o sanki yalvarıyor gibiydi.
Yavaşça ayağa kalkıp ona yaklaştım.
''Bunda bu kadar sinirlenecek ne vardı sanki?'' gözleri gözlerimle buluştu, gözlerindeki siyahlık geriye çekilirken yerini kırmızı gözlere bırakmıştı. Hayır, ağlamamak için direnirken ortaya çıkan kırmızı gözlerden bahsediyorum.
Parmaklarını gevşeterek kolumu serbest bırakınca hızla banyodan çıktım. Üzerim kusmuk kokuyordu. Aynanın altındaki çekmeceler de kumaş ararken göz ucuyla aynaya baktım, Harry aynı şekilde dikilmeye devam ediyordu sonra yavaşça döndü ve çıkıp gitti. Modası geçmemiş bu gidişlerinin ardında hep aynı gizemle beni baş başa bırakırdı.
''Hep gidersin zaten.'' Diye mırıldandım.
''O zaman yapmasaydın.'' Juliana kapının önünden bana seslendi. Ellerini koyduğu belinden çekerek gözüne düşen bir tutam saçı kulağının arkasına iliştirdi.
''Ne dememi bekliyorsun?'' Sertçe kapattığım çekmece kapağına bakarak tısladım. Hızlı kilo kaybı, Harry'nin o şekilde davranması beni sinirlendirmeye yetiyordu. ''Şu haline bak,'' dedi Julia, ''kendine bakınca benim bir şey dememe gerek kalmıyor zaten.''
***
Bütün bir hafta hizmetçiler ile Bayan Blair dışında kimse benimle konuşmuyordu. Juliana her beni gördüğünde kaçıyor Harry de aynı şekilde onu taklit ederek ortadan yok oluyordu.
Günlerdir aynı yatağa baş koymamıştık hatta geldiğinden beridir onu zar zor görüyordum, yokmuşum gibi davranıyordu. Bayan Blair ise olayları görmezden gelip bana destek olarak hayattan soğumamı engellemeye çalışıyordu. Kaç kez Harry ile konuşurken yakalamıştım.
Bir gün gece vakti Harry'yi evden çıkarken gördüm ve hızla pelerini boynuma bağlayarak peşinden çıktım. Kimse çıkarken nereye gittiğimi sormamıştı, umurumda da değildi. Harry hızlı yürüdüğü için ata gerek duymazdı sadece işe giderken kullanırdı o da zevkine. Gece karanlığında arka arkaya yürürken çamurlu bir yola saptık. Harry düz yolda yürür gibi yürüyordu ben ise bata çıka yürüyordum içimden ne kadar lanet savursam da nereye gittiğini öğrenecektim.
Aniden arkasını döndü ve gecenin siyahi renginde beyaz dişlerini göstererek tısladı, ''Beni takip etmeyi bırakıp evine dön!'' oldukça korkutucu şekilde söylediği bu tehditkar ifadesi beni bir süreliğine yerime hapsetse de yerden destek alarak hızla ayağa kalktım.
''Sana ne? Ayrıca seni takip etmiyorum!''
Gözlerine hakim olan karanlık beni izlemeye devam ediyordu. Yanından geçerken bileğimi tuttu ve gitmeme engel olmak istermiş gibi hafifçe sıktı. Bu adamın bana böylesine acımasızca davranması beni sinirlendiriyordu, ruh hastası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cold FLOW
Fiksi Penggemar''Soğuk, kan dolu şişelerin üzerinde parmaklarımı gezindirirken içim ürperti ile doldu, bir şeyler yanlış gidiyordu. Elbette yanlış gidecekti, bu insan hayatında 'Genel' olan şey değil miydi? Durun biraz, insan mı dedim? Hayır, kesinlikle insan deği...