''Canım Yanıyor, Zevk alıyorsun.'' Bölüm:51

481 46 2
                                    

OLDUKÇA KÖTÜ BİR GÜN GEÇİRİYORUM, BU HİKAYE BİTENE KADAR YAŞAYACAĞIM AMA BİTTİKTEN SONRA EĞER NEFESİM ARTIK VAR OLMAZ İSE BUNUN İNSANLARI OKUMASINI İSTİYORUM. TEŞEKKÜRLER, İYİ OKUMALAR. -L

Aynı anda soluyan burunlar ve boğazdan geçen tükürük sesleri. Dişlerini gıcırdatan ile acıyan gözlerle bakan bir çift göz… Camdan geçen elim kalbim kadar acıtmıyordu neredeyse her şeyimi kaybetmiştim, atım bir kaçık tarafından dönüşümle zehirlemişti. Onun cesediyle ise eğleniyordu, gözlerimi kapatıp her şeyin bir kötü kâbus olmasını ve bundan uyanmayı diledim ama olmadı. Gözlerime çöken ağırlık kalkmıyordu, sanki oraya yerleşmişti. Hayır, hayır o lanet acı kesinlikle oraya yerleşmiş kalbimde bir şekilde cirit atıyordu. Ağlamamak için boğazım da tuttuğum yumru bütün kafatasımı ele geçirmiş dört bir yanını çevrelemişti. Tanrı beni seviyor mu? Belki de benden nefret ediyor bu yüzden bütün işlerim anormal ilerliyordu. 

‘’Siktir.’’ Harry tısladı, genişleyen burun deliklerine hâkim olmak için elinden geleni yapıyordu. ‘’Julia bizimle gel.’’ Helena otoriter ses tonuyla Julia’yı çekiştirdi. Onlar salondan çıkarken Bayan Valeries yanıma geldi ve kan ile kaplı kolumu yavaşça yukarı kaldırdı, ağzımdan kaçan küçük çığlıklar ile ellerini geri çekti. 

‘’Cassy bana bak!’’ Harry yüzümü avuçlarının arasına almış ayık kalmam için bağırıyordu. ‘’Uyanık kal!’’ Bayan Valeries kolumla ilgilenirken Harry bayılmamam için beni zorluyordu. 

‘’Kolum uyuşuyor.’’ Diye mırıldandım ve ayağına kustum. Başımı yavaşça yukarı kaldırdığımda Harry’nin gözlerini yumup, dudaklarının tek çizgi halini aldığını gördüm. ‘’Ben hallederim, buraya gel küçük zorlu hanım.’’ Dedikten sonra cam parçacıkları ve kan ile kaplı kolumu serbest bırakarak kucağına aldı. Yere göz ucuyla baktım, kanlar her adımda daha çok damlıyordu. 

                              ***

‘’Eğer Anne’nın seni iyileştirmesini beklersek kolun ciddi anlamda şişecek ve o iğnenin geçişleri cam kırıklarından daha çok acı verecek.’’ Dedi. 

Beni yatağa yatırdığında acıyla inledim kolumu hareket dâhil ettiremiyordum. Oldukça ciddi ifadesiyle birkaç kumaş parçasıyla geri geldi. 

‘’Canım çok acıyor, Harry. Çok acıyor…’’ olduğum yerde tıpkı küçük çocuk gibi kıvrandım. Dudakları titriyordu, kaşları çatılmış, kumaşı kavrayan parmakları sıkılaşmıştı. ‘’Geçecek bebeğim söz veriyorum.’’ Dedikten sonra yere dizlerinin üzerine oturup kolumu kendine doğru yavaşça çekti. ‘’Lucy bana bak, kolunu ısırdığım yer tamamiyle uyuşacak. Zehir vücudunu yakarken yaralarının iyileşmesine neden olacak ama vaktinde asıl zehri çıkaramazsam vampir olacaksın. Bu yüzden uyanık kalmaya çalış ve bana yardımcı ol, anlaştık mı?’’ o kadar rahat söylemişti ki sanki ‘su içince geçecek ama sen yine de oturarak iç’ der gibiydi. Başımı onaylarcasına salladığımda gözünü kapatıp bileğime doğru eğildi. Vücuduma yayılan derin akım titrememe sebep olurken gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum, kaburgalarımdan gelen sesler ile beraber odadaki sessizliği bozan bedenim beni korkutuyordu. Her an patlayacakmışım gibi hissediyordum. 

‘’Gözlerini açık tut!’’ Harry ara sıra bana bakıp bağırıyordu, soğuk parmaklarını tenimde hissetmeye başlayınca kurumuş dudaklarımı aralamaya çalıştım. Ancak gücüm yoktu, ona bağırabilecek gücüm yoktu, Glaries için ağlayacak gücüm, annemi kaybedişimin acısı ve David’in yaptığı bütün bu pislikçe şeyler… Canım yansa da sesimi çıkaramıyordum, sanırım en acınası durumda olmak bundan ibaretti. 

‘’Bana zihnini açık tut ve ne istediğini söyle.’’ Zaman geçiyordu, Harry işini halledip ayağa dikildiğinde dudaklarının kenarını kaplayan koyu kırmızı kan kurumaya durmuştu. Konuşamadığım için zihnimi ona açık tutmamı ve ne istediğimi söylememi söylemişti. 

‘’Hala canım yanıyor, artık nefes almak istemiyorum.’’ Diye iç geçirdiğimde Harry elindeki cam dolu tabağı koltuğun üzerine bıraktı ve üzerime eğilip kurumuş dudaklarıma soğuk dudaklarıyla baskı uygulayarak birazda dil yardımıyla ıslatmaya çalıştı. ‘’Seni seven ve senin için savaşan birilerini ardında bırakıp gitmeyi nasıl isteyebilirsin?’’ cam ile kesilmiş kolum artık daha iyi görünüyordu ve eskisi kadar acıtmıyordu ama bedenim yorgun olduğu için içimdeki ruhani acı ebediyete kadar sürecekmiş gibi devam ediyordu. ‘’Anlamıyorsun… Her şey kayboluyor… Bir gün ya seni de kaybedersem?’’ ellerimi soğuk avuçlarının arasına alarak öpüp kokladı. O bu şekilde öperken içlendim ve ona bakmayı sürdürdüm. ‘’Her şeyin düzeleceğine söz verirsem bana güvenir misin?’’ diye sordu, o alaycı bakışlar, çapkınca kıvrılan dudak kenarları artık yoktu. Bambaşka adam ve bambaşka beden bana bakıyordu. 

BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN XX -L

Cold FLOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin