İYİ OKUMALAR! BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN! :)X -L
Dinlenmiş vücudumu esneterek yataktan kalktım, başım yastığın üzerindeydi ve arkama dönüp birinin göğsünde uyurmuş gibi uyumuştum. O burada mıydı? Onun kokusunu tüm benliğimle hissetmiştim. Kollarımı yukarı uzattım geri çektiğimde gözüme parşömene benzeyen kâğıt parçası çarptı, hızla ayağa kalkıp not yazılı kâğıdın yanına gittim. Elimi kâğıdın üzerinde nazikçe gezdirip elime aldım. ‘’Balkonun kapısını açık tutma.’’ Kimden geldiği yazmıyordu ya da herhangi bir şey sadece balkonun açık durmamasını söyleyen bir nottu. Balkonun kapısına döndüğümde kapalı olduğunu fark ettim ama gece açıktı. Elimde tuttuğum notla beraber odadan çıkıp aşağı indim, Bayan Blaire ve Angela birbirlerine şaşkın ifadeyle baktılar.
‘’Gece odaya girip bu notu siz mi bıraktınız?’’ diye sordum elimde ki kâğıdı işaret ederek. Tekrar birbirlerine baktılar ve olumsuz anlamda başlarını salladılar. Koltuğa yerleşip öne eğildim. ‘’Gece onun odasında kaldım ve sabah uyandığımda masanın üzerinde bu not vardı.’’ Angela elimden kâğıdı alıp incelemeye başladı.
‘’Bu Harry’nin el yazısıyla yazılmış.’’ Dedi, dehşete düşmüş bir ifadeyle bize bakıyordu. Tahmin etmek o kadar zor değildi neden dehşete düşmüştüm ki? Daha önce Harry’nin el yazısına dikkat etmediğimden olabilirdi.
‘’O gerçekten de odadaydı.’’ Diye fısıldadım, Angela kaşlarını kaldırarak bana baktı.
‘’Sen onu gördün mü?’’ diye sordu Angela, başımı hayır anlamında salladım.
‘’Juliana’dan haber alamıyorum Harry’nin nerede olduğu ise muamma bir durumken şimdide eve girip seni korkutmaya mı çalışıyor? Oğlumu şuan gerçekten çözemiyorum.’’ Dedi Bayan Blaire ve ayağa kalkıp salondan başka bir şey söylemeden ve cevabımızı beklemeden ayrıldı.
‘’Ben onu garip şekilde özlüyorum ve dün gece onu yanımda hissettiğime yemin edebilirim.’’ Angela bana acırmış gibi bakarken geriye yaslandım ve ellerimi karnımın üstünde birleştirdim.
‘’Bir anda gelip böyle bir şey yapması çok ilginç ama alışıldık bir durum o her zaman değişik biri oldu.’’ Teşekkürler Angela beni gerçekten aydınlattın.
***
Öğleyi geçiyordu Bay Valeries henüz fabrikadan dönmemişti bende sıkıntıdan neredeyse kendimi kesip etlerimi sayacaktım pekâlâ bu sadece bir şakaydı. Böyle bir şeyi yapamam ama eğer sinirlenirsem karşımdakini öldürmekten çekinmem. Angela salonun içinde kendini o iğrenç elbisenin içinde esnetmeye çalışarak yürüyordu. Bu iki işi aynı anda yapması imrendirici bir durum olsa da bunu göz ardı ettim. Derin derin iç çekerek kendini koltuğa attı, o nazik hanıma hiç yakışmayan hareketler…
‘’Bay Hera senin portreni çizmek için gelmiş veya artık her ne ise işte.’’ Bıkkınca verdiği nefeslerden sonra gözlerini kapattı.
‘’Nasıl? Kim benim için gelmiş?’’ Bu soyadı bana oldukça tanıdık geliyordu. Başımı Angela’ya çevirdiğim de uyumuştu. Ayağa kalkıp salonun dışına doğru ilerledim. Adam Helena ile el sıkışıyor ve gülümsüyordu, mavi gözlerini bana çevirdiğinde gülümsedi. Kolunun altına sıkıştırdığı resim sehpasını biraz daha kendine çekti. Elinde tuttuğu yarı kırık paleti avcunun içinde daha sıkı kavradı ve gülümsemeye devam etti.
‘’Benim kaldığım odaya gidelim.’’ Soğuk ifademle bulunduğum itaatkâr tavırlar karşısında adam yeniden gülümsedi ardından onaylarcasına başını salladı.
Yukarı çıkarken annemin acısını nasıl bu kadar çabuk unuttuğumu düşünüyordum aslında unutmamıştım hala acı çekiyordum. Annemi unuttuğum da nasıl olur da onu unuturum diye içten içe her gün kendimi suçladım, bazı zamanlar yalnız ağlamamı ise hiç dile getirmiyorum.
Odaya girdiğimiz de adam gözlerini genişleterek tavana baktı ve hemen gözlerini oradan ayırarak bana döndü ben de ellerimi önümde birleştirerek ona bakmayı sürdürüyordum.
‘’Buraya seni ben çağırmadım ama madem beni o beyaz şeye yansıtacaksın… O yansıttığın yüzümün hatları olmasın ruhum olsun, ruhumu yansıtarak çiz beni.’’ Dedim, dudaklarımın üstünü ıslattıktan sonra ona oturabileceği küçük sandığı uzattım ama o ayakta durmayı tercih ettiğini söyledi.
Yatağın ucuna oturup sağ bacağımı sol bacağımın üstüne attım ve ellerimi dizimin üzerinde birleştirip kollarımı hafifçe kırdım. Dudağımın üstüne gelen küçük saç taneleri her nefes aldığımda uçuyorlardı.
‘’Lütfen kımıldamayın.’’ Dedi adam, güldüm. Aralanan dudaklarım kapandı, bu şekilde sabit durmak oldukça zordu.
‘’Soy ismin pekte yabancı gelmiyor.’’ Dedim duruşumu bozmadan.
‘’Kardeşimi tanıdığını sanmıyorum.’’ Eğilip bana baktığında gülümsemeye devam ediyordu, gözleri boynuma kaydı. Harry’nin ısırdığı yerdeki yara daha yeni kapanıyordu çünkü o farklıydı ve Bayan Blaire’in dediğine göre onun darbeleri veya açtığı yaralar çok daha geç kapanıyordu.
‘’Belki tanışma şansımız olur? Yani kardeşinizle?’’ aynı şekilde gülümsedim.
‘’Adı Sandra… Eskiden bu evde oturuyordu.’’ Afallamış ifademle ona bakmaya devam ettim hemen sonrasında yutkundum.
‘’O… O bahsettiğiniz… Harry’nin eski nişanlısı Sandra mı?’’ adamın dudakları zevkle kıvrıldı, gülüşleri hatta yüz hatları benziyordu.
‘’Evet. Onunla tanıştın mı?’’ bu adamın burada ne aradığını merak ediyordum, elindeki fırçanın arka kısmını dudaklarına değdirerek çizgilerin üstüne baskı uyguladı.
‘’Ne yazık ki onunla tanıştım ve kız kardeşin dönmemiş olsaydı düşman üstüne düşman eklenmemiş olacaktı.’’ Duruşumu bozduğumda adam önce kaşlarını çattı sonra ise omuz silkti.
‘’Neyse bitmişti zaten.’’ Dedi yerinde doğrularak. Bu tepkimin saçma olduğunu biliyordum, yapacak bir şeyim yoktu sinirliydim.
Çizdiği tuvale bakmadan odadan çıktım, aşağıda şaşkınlıkla oturan ve karşıdaki koltuğa bakan Bayan Blaire, Angela ve Helena’yı gördüm. Gözleri açılmış karşı yöne aynı ifadeyle bakıyorlardı. Salona girdiğimde onların baktığı yöne baktım bu esnada arkamdan gelen adını henüz öğrenemediğim Bay Hera’da sağımda durmuş eğilerek içeri bakıyordu. Resim malzemelerini odada bıraktığı ve bir yerime batmadıkları için Tanrıya kısa süreli şükürlerimi sunmayı eksik etmedim.
‘’Sonunda! Cassy, seni çok özledim.’’ Juliana oturduğu koltuktan yaydan fırlatan ok gibi kalkarak yanıma geldi ve kollarını sıkıca boynuma doladı. Geri çekildiğinde dağılmış saçlarına, yırtılmış kıyafetine bir de yüzünde ki siyahlaşmış yaraların üzerinde göz gezdirdim. Neden bu kadar şaşırdıklarını anlayabilmiştim ama Juliana onların aksine daha sakin davranıyordu. ‘’Bu beyefendi resmini çizdiği için senin yanına gelmeme izin vermediler. Annem dönmeme sevinmekten çok şaşkınlıktan koltuğa oturdu ve bir daha kalkamadı neyse ki dilini yutmayan Angela ile Helena var.’’ Geri çekilip kırmızılaşan gözlerine baktım.
‘’Julia, gözlerin kırmızılaşıyor.’’ Diye fısıldadım, birkaç adım daha gerileyip gözlerinin üstüne baskı uyguladı.
‘’Şey üzgünüm, buraya gelmem kolay olmadı Cassy. Harry senin peşinde ve o…’’ başımı hayır anlamında salladığımda o bana doğru birkaç adım attı.
‘’Beni öldüreceğini mi söylüyorsun?’’ Julia alt dudağını ısırdı.
OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER, BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN :))X -L
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cold FLOW
Fanfic''Soğuk, kan dolu şişelerin üzerinde parmaklarımı gezindirirken içim ürperti ile doldu, bir şeyler yanlış gidiyordu. Elbette yanlış gidecekti, bu insan hayatında 'Genel' olan şey değil miydi? Durun biraz, insan mı dedim? Hayır, kesinlikle insan deği...