OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER! İYİ OKUMALAR! -Lilith
Harry’nin gerçek bir aptal olduğunu düşünmemek elde değildi ama aklımda ki asıl soru bu değildi ve beynime hücum eden sorular yüzümü avuçlarım arasına alarak ağlamama sebep oldu. Gerçekten oldukça kötü hissediyordum, burada oluşumun mantıklı bir cevabı bile yoktu. Benim için David ile evlenip çocuk sahibi olmak ve ardından portrelerimizi torunlarımız için yaptırdıktan sonra birlikte yaşlanarak ölmek vardı.
Anneme göre bunlar imkânsız şeylerdi, biliyordum annem babamı çok sevmişti lakin babam için eskiler de çok önemliydi. Fakir kız zengin oğlan ilişkileri değildi David de ben de soylu ailelere sahiptik sadece David’in ailesi daha disiplinli ve iç içeydi benim ailem ise, başkaydı işte. Buraya geldiğimden beridir farklı hissediyordum her an ruhumu götürecek mızraklı şeyle tanışacak gibi hissediyordum, ölüm beni de kucaklayacaktı biliyordum. Gözlerimin altında biriken yaşları silmek için odada ki aynaya yöneldim, boyu da eni de oldukça genişti.
Aynaya yaklaştım ve daha çok yaklaşıp gözlerimin altını silmek amacıyla aynanın önünde ki çekmece gibi olan büyük bir sandığın üzerinden kumaş mendil aldım ve nazikçe silmeye özen gösterdim. Sağ gözümde toplanan yaşları silerken sol gözümden akan damla için çok geçti, biber sürülü dudaklarımı daha çok alevlendirmişti. Düşen yerde parlama belirdi tahta sandık aniden parladı ve saniyesinde sönerek ışığını da alarak yok oldu. Korkmuştum oldukça korkmuştum ve olanlara anlam vermek zordu.
Ellerimle kollarımı sıktım sonra ise kollarımı sallayarak az önce gördüğüm şeye anlam vermeye çalıştım. Bir süre pozisyonumu değiştirmeden durduktan sonra tekrar yüzümü düzeltmek için aynaya doğru bedenimi uzattım, arkada çıkan görüntü ile gözlerim kendi gözlerime değil geçmişte ki görüntüye odaklanmıştı. Geçmiş olduğunu Harry’nin bir kadınla beraber oluşundan anlamıştım, kimseye bağlanamayacağına göre bu Sandra’ydı. Çıplak bedenlerini birbirlerine sürtüyordu ve kadının ağzından minik bir inilti kaçtı. Yatağa diktiğim gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra tekrar baktım, o dağınık kıvırcık saçlar ve göremediğim kadın orada yoktu. Harikasın Lucy artık hayaller de görüyorsun.
Üzerimde ki gömleği düzelttim ve odadan ayrılmak üzere kapı koluna uzanıp kapıyı kendime doğru çekerek ufak aralıktan dışarı süzüldüm. Evde gezinen figür yâda herhangi bir canavar yoktu henüz başım bedenime bağlıydı ve nefes alıyordum. Pekâlâ, biraz abartıyor olabilirim ama bu görünen göründüğü gibi değil.
Sandra’nın portresine bakmak üzere koridorda ilerlemeye devam ettim aynı yerde durduğum da portrenin olmaması kafamı daha çok karıştırmıştı. Gerçekten portre yerinde yoktu. Kaşlarımı kaldırıp duvarı seyretmeye devam ederken boynumun arkasında hissettiğim üflenen nefesle irkildim, arkamı döndüğümde kimse yoktu. Tekrar yavaşça önüme döndüm ve tekrar portrenin yerinde olmayışını seyrettim.
‘’Tanrı seni koruyabilecek mi Cass?’’
Hızlıca etrafımda göz gezdirdim, tüylerimin kalktığını hissedebiliyordum lakin kollarım uyuşmuştu.
‘’Beni özlediğini biliyorum, etrafa bakınmayı bırak. Ben kafanın içindeyim Cass.’’
Ellerim titriyordu kaçacak yer arıyordum çünkü artık başımın içinde ki benimle konuşuyordu. ‘’Ne istiyorsun?’’ dedim kısık bir sesle, gücümü topladığımda diyebileceğim tek şey bu muydu? Neyse ki kekelememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cold FLOW
Fanfiction''Soğuk, kan dolu şişelerin üzerinde parmaklarımı gezindirirken içim ürperti ile doldu, bir şeyler yanlış gidiyordu. Elbette yanlış gidecekti, bu insan hayatında 'Genel' olan şey değil miydi? Durun biraz, insan mı dedim? Hayır, kesinlikle insan deği...
