''Tanrının Soğuk Elleri''

47 3 0
                                        



Şimdi gözden geçirelim, ben bu noktaya gelene kadar neler olmuştu? Ah... Bunu bilmek istediğime emin değilim. Denizcilerle, hayır, korsanlarla dolu bir gemideydim ve işte şimdi ayağa kalkacaktım. Yanımda oturan kısa boylu denizci bana bakarak sırıttı, inanın bana dişlerine takılmış yosunların bana el salladığına yemin edebilirim. 

''Öyle bakmaya devam mı edeceksin?'' diye sordum, biraz şaşırdı sanırım beni hanımefendi(!) sanıyordu. Hanımefendilik kavramlarına uymuyorum üzgünüm benim için hanımefendilik bu değil, bir kadının özgürlüğünü elinden alıp ona kalıplar uydurup bunu doğru olarak göstermek mi? Hayır bu değil.

''Biraz daha burnun sürtecek gibi,'' nefesi yüzüme doğru çarparken kendi nefesimi tuttum. ''sürtük.'' kimse bana hakaret edemezdi, hiç kimse.

''Seni kokuşmuş pis---'' cümlelerimin arasına birinin homurtusu girdi. 

Arkamı döndüğüm zaman Harry'nin kollarını birbirine dolayıp bana doğru baktığını gördüm. Elini pantolonun cebine soktu, sol elini ise dudaklarına götürerek hafifçe çekiştirdi. Beyaz teni güneşin altında parlamaya devam ediyordu, normal bir şekilde. 

''Sen?'' öfke ve şaşkınlıkla çıkan tek kelime mi? Harika! 

''Buradayım.'' dedi fısıldarcasına. ''Benimle gel.'' diyip arkasını döndü ve yürümeye başladı. 

Kendinden emin ve sıska fikirli erkeklerin soyu bir gün tükenecek değil mi? 


                                                              ***

Harry ellerini cebinden çıkartmadan odanın içinde döndü. Ayağının altında ezilip çatlayan tahtaların sesi ve benim nefes alışverişlerim dışında başka hiçbir ses yoktu bir de okyanusun dalgalarını saymazsak. Ona bakmamaya çalışarak boğazımı temizledim ancak hala tepki vermiyordu. Size söylediğim gibi onda haller vardı ve her zaman ki gibi canımı sıkıyordu. Kıkırdadığını duyduğum zaman bakışlarımı, keskin bir biçimde ona doğru çevirdim. 

''Cassy, senden her zaman bir adım önde olacağım.'' dedi. 

''Burada olduğumu biliyordun ve bunca sesini bile çıkartmadın, öyle mi?'' başını onaylayan bir şekilde salladı. ''Sen sürtüksün, Harry.''

''Elinde olsaydı beni öldürürdün.'' 

''Bunu bilmen ne güzel.'' dedim ve kaşlarımı çattım. 

Derin iç çekerek geminin o muhteşem odasında bulunan köşedeki koltuğa oturdu. 

''Bulmam gereken bir şey var,'' dedi, onu dinlerken sırtımı kapıya yasladım. ''birisini bulmam gerekiyor. Uzun zamandır bir şeyleri sormak istediğini çok iyi biliyorum. Sana şimdi bunları açıklayamam ama...'' 

''Ama?'' devamını getirmesi için sabırsızlanıyordum.

''Seni seviyorum.'' dedi, nefesim kesilmişti. 

Bu hissi biliyordum, onu öldürmek istiyordum ama aynı zamanda da istemiyordum. Bir şeyler olmuştu, karışık... Anlayamıyordum. Ayağa kalktı o yanıma doğru geldiğinde hareket etmek istememiştim ki zaten bacaklarım buz gibi olmuştu. Sonra sahne değişti kulaklarım uğulduyordu, iki büklüm bir şekilde yere çökmüştüm. Harry omuzlarımı sarsıyor ve bir şeyler haykırıyordu. 

Bana dokunuyordu, bulanık perdenin ardından bunu görebiliyordum ancak hissedemiyordum. Elini kaldırdığı zaman kırmızı sıvının ellerinde olduğunu gördüm ve başımı önüme çevirdim. Mideme yakın bir yerde kanama vardı, üzerimdeki kıyafet kocaman kan lekesine dönüşürken okyanusun ortasında bir avuç denizci ve Harry ile birlikteydim ve şimdi ölüyordum. Yere düşmeme izin vermediği için ona son kez minnettar bir şekilde baktım.


Cold FLOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin