''Buzdan Öpücük'' Bölüm:125

98 9 8
                                    


Harry'nin sorunu vardı. Onun için üzülüyor muydum? Belki. Bu hatırladığım gerçeği değiştirir mi? Hayır. Kısa süreli muhabbetimizin ardından aşağı inmek için ayağa kalkıp kapıya yöneldim ama saniyeler içerisinde yanımdan rüzgar gibi geçerek kapının önünde durdu. Bir çeşit engel olma çabası. 

Karanlıkta başını yere eğdiği zaman kulağıma dolan kıkırtıları duyabiliyordum ama ne bana ne de ona aitti. ''Bu gece,'' dudaklarını yaladıktan sonra başını hafifçe kaldırdı, ''benimle uyumaya ne dersin?'' dedi. 

''Evli değiliz.'' Kısa kesmek niyetinde değildim ama hatırladığım kadarıyla o zaten... O zaten bir şey hissetmiyordu? 

Bundan bıkkınlık duyar gibi iç çekti. ''Öyleyiz,'' Sanki bir şeyler boğazında tıkanıyor gibi öksürdü. Ama cümlelerin oradan çıkıp gitmesine izin vermedi. 

''Harry, bak,'' 

Beni susturmak için elini kaldırdı. Onun herhangi bir hareketi buna zaten yetiyordu. Kapıya yasladığı sırtını, kapıdan uzaklaştırarak odanın köşesinde kalan dev aynalığa doğru yürüdü. Çekmecede her ne arıyorsa sanki çekmecenin devamı varmış gibi detaylıca oraları karıştırıyordu. Kollarımı birbirine dolayıp yükü tek bacağıma verdim. Harry parmaklarının arasında tuttuğu gümüş yüzüğü gölgenin altında parlayacak şekilde havaya kaldırarak birkaç kez parmaklarının arasında yuvarladı. Sonra yanıma gelip yüzüğü tereddütlü bir şekilde bana uzattı. 

Yüzüğü aldığımda kaşlarım çatılmıştı. İçinde sembol vardı ve sembolün üzerinde kurumuş birazcık kan. Ona tekrar baktığımda aynı şekilde bakışlarını yüzükten çekip gözlerime baktı. 

''Hadi, durma. Bir şeyleri bilmen gerekiyor artık. Canları cehenneme! Sen benimsin, cehennem benim!'' Son cümlesinde öyle bir vurgu yapmıştı ki yerin sallandığını hisseder gibi oldum. 

Bir kez daha Harry'e baktıktan sonra yüzüğü parmağıma geçirdim. 


Kendimi nerede olduğumu bilmediğim bir yerde buldum. Ayaklarım toprağa basıyordu ama daha ıslak bir toprak. Az önce evdeydim, hava karanlıktı şimdi ise son derece aydınlık üstelik çokta sıcaktı. Harry tam karşımdayken şimdi neredeydim? Gerçekten? Etrafımda dönerken bir bebek ağlaması ile irkildim. Sesin geldiği yöne kafamı çevirdiğimde kadınlar koşarak beyaz eve giriyorlardı. Bu, kaldığım evden kat kat daha büyük ve daha güzel bir evdi. Ellerindeki beyaz çarşaflar parmaklarından kayarak tahta kovanın içine düşmüştü. Hızlı adımlarla peşlerinden gittim. Onlara tam soru sormak için elimi uzattığım sıra bir kadın içimden geçti. İkimizde birbirimizi hissetmiştik ama ne olduğuna anlam veremez bir şekilde; o beni görmüyordu. 

Yukarı sularla, bezlerle çıkarlarken daha hızlı olup odaya girdim. Çok yakışıklı bir adam kucağında tuttuğu bebeği yatakta yatan kadına doğru götürüyordu. Yanımdan yaşlı bir kadın geçti ve yakışıklı olan adamın sırtını sevgiyle sıvazlayarak ona baktı. 

Kadına bebeği verdikten sonra yaşlı kadın ile beraber odadan ayrıldılar. Bende onlarla gittim, yaşlı kadında bir şeyler var gibiydi. Evin dışına çıktılar bende peşlerinden gittim. Kadın elindeki bezi koparırcasına çekip çıkardı ve adama göstererek, ''Artık kabul etmiyorlar,'' dedi. Adamın gözleri benden daha kısa süre o kopmaktan beter olmuş işlevsiz elin üzerinde iz sürmüştü. 

''Bu gece olmaz!'' dedi adam, olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordu. 

''Karın ölmek üzere, o bir insan değil ve dayanamaz. Bunu zaten biliyorduk! Artık bedenimi kabul etmiyorlar, seni istiyorlar ya da...'' 

Adam yere çevirdiği bakışlarını öfkeli bir şekilde yeniden kadına çevirerek, ''ASLA!'' diye bağırdı, ''Asla oğlumu onlara vermeyeceğim! Evet, onun ne olduğu belli. Ama ölürse onun görevi öldürenin kanına geçecek. Onun bu görevi değil, doğuştan kanında var!'' 

Yaşlı kadın bir ileri bir geri sallanarak gözlerini kapattı, ''Geleceği sandığından daha zor olacak.'' 

''Ne gerekirse yaparım. Eşimin ölmesine izin vermeyeceğim, lütfen, bana yardım edebilirsin?'' fısıldarcasına çıkan son cümlesi daha çok yalvararak sorduğu soru gibiydi. 

''O çocuğun gerçekten şeytan olduğunu kanıtlamak zorundasın. Annesini o öldürecek.'' Kadın gözlerini yeniden açtı. ''18. Yaş gününde, Harold, annesini öldürecek yoksa sahipsiz ruhlar onu bulur.'' dedi. 

Bunu kabul edemezmiş gibi adam elini alnına koydu. Ama hiçbir şey söylemedi.

Etrafım bulanıklaşırken bir başka yere taşındığımı anladım, parmağımdaki gümüş yüzükte parlıyordu ve yarısı silinmişti. 

Balonun tam ortasındaydım. Geleneksel danslar eden insanlar, Juliana ve... Harry! Hızla yanına koştum ama o elbette ki beni göremiyordu. Çok sevimliydi, oldukça. Bayan Bliare'ı da gördüm eşiyle gelmişti. Harry birine gülümseyerek bakınca baktığı yöne döndüm, annesi. Etrafımdaki her şey anlamsız bir şekilde değişip silinirken karanlık odanın içine düştüm. Harry annesini dizlerinin üzerinde tutuyordu. Elinde tuttuğu küçük şişeye öylece bakmaya devam ederken annesi son nefesini kollarında verdi. Bir anda sinirle başını kaldırıp aynadaki yansımasına baktı, onunla beraber aynaya baktım. Simsiyahtı, gözleri o kadar karaydı ki... Sadece siyahlık o değildi, odanın dört bir yanını dolaşan o siyah ruhlar gülerek oradan ayrıldılar. 

Harry anlam veremediğim bir dilde bir şeyler söylüyordu ve bunu yaparken sadece fısıldıyordu. Ürktüm, fazlasıyla. Parmağımdaki yüzük tamamen silindiğinde ise olduğum yere derin nefesler alarak geri döndüm. 

Yine aynı yerdeydik, sadece o beni kucağında tutuyordu. Doğrulmaya çalışarak dirseklerimi kemiğine yerleştirdim. 

''Beden olarak burada mıydım?'' 

Başını salladı, ağzını açarsa sorular soracak gibiydi ama o önüne bakmaya devam etti. 

''Annen için üzgünüm.'' dedim şefkatle. 

Başını kaldırdı. Bu kez gülümsüyordu. ''Annem seni tanısaydı mutlaka severdi. Ama kızgınım, Lucy, gerçekten kızgınım. Ailem bana yalan söyledi, annemin benim yüzümden öldüğünü kimse bana söylememişti!'' Gözleri yeniden kararmaya başlarken siniri de çoktan parlamaya yüz tutmuş gibiydi. 

''O yüzüğü nereden buldun? Sana geri döndü mü yüzük?'' 

''Evet, seninle beraber döndü. Çok tehlikeli bir yüzük ben yokken ona dokunmanı istemiyorum ve o kadını gerçekten bende tanımıyorum. Tek bildiğim cadı olması.'' 

''Cadı mı? Onlar yıllar önce yakıldılar?'' dedim şaşkınlıkla.

''Bu yüzden,'' alayla gülüyordu, ''seni bilmelerini istemiyorum, hırçın cadı.'' dedi ve eğilip burnumun üstüne cürretkar hareketle öpücük bıraktı. Dizimin üstüne inen ellerini sıkıp tırnaklarımı geçirdim. Dudaklarıma baktı, ''Eğer beni sıkmaya devam edersen bu iş çok daha farklı bir şekilde son  bulabilir. Neyse ki yeterince acı hissetmiyorum, bebeğim.'' imalı konuşmalarına sahte bir hareketle iğrenirmiş gibi baktım. Başını hafifçe yana yatırıp soğuk dudaklarını kuru dudaklarıma bastırarak yeniden ıslanmalarını sağladı. 


BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN AŞKLARIM BU BÖLÜMÜ BEĞENDİM GİBİ YA ASLINDA DAHA FARKLI ŞEYLER PLANLIYORUM DEDİM ROMANTİZM DE SIĞDIRAYİM BÖYLE DE KAÇAMAĞIMIZ OLDU :DD -Lilith

Cold FLOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin