Cassy'nin Bakış Açısı
Gözlerimi açtığımda yorgunluğumun biraz da olsun azaldığını fark ettim.
Harry tahta sandalyeden gıcırtıyla beraber kalkıp yanıma geldi. Bir şeyler söylemek için veya sormak için zihnini zorluyor gibiydi. En sonunda bir noktada karar kılarak gözlerini gözlerime kenetledi ve dikkatle bakarak, ''Gün bitmeden Julia'yı bulmalıyız.'' dedi. Başımı hafifçe aşağı yukarı sallarken o da beni taklit ederek arkasını döndü. Harry odadan çıktığından beridir tavanı izliyordum. Yorgunluğum azaldığına göre artık kalkmalı ve savaşmalıydım, değil mi? Peki, aklıma takılan bu soruların cevapları ne olacaktı? Gerçekten çok az bir şey hatırlıyordum o da camların üzerine düşüşüm ve... Yaralarım hangi ara iyileşmişti?
Sandalyenin üzerinde duran kıyafetlere uzanıp aldım. Bütün bedenime dolan o ağrı yeniden canlanırken sessiz bir şekilde inliyor, onun duymamasını umuyordum. Kıyafetleri bedenime geçirdikten sonra saçlarımı süslü tokalarla tutturdum. Başka bir şey yoktu, o lanet tokalara kalmıştım. Aşağı indim, Harry camdan dışarı bakarak derin düşüncelere dalmış bir şekilde plan kuruyordu. Onunla yaşamak onu anlamaktan daha kolaydır, buna inanabilirsiniz.
Tanrıya inanıyorum, o olmasaydı bu şekilde cezalandırılıyor olmazdım. Onu suçlamıyorum, ona isyan etmiyorum sadece kendimi suçluyorum. Din konusunda herhangi bir baskı altında kalmadan yaşadım ve bilirsiniz insanlar baskıcıdır. Harry bile bazı şeyleri reddedip her şeyden Tanrıyı sorumlu tutarken bundan hoşnut olmadığım için asla ama asla yapmadım. Onun yüzünden bu haldeydik asıl. Keşke biraz gözünü açıp gerçekleri görseydi... Harry'nin yanına yaklaşıp sessizce adını mırıldandım. Önce gövdesini sonra başını çevirip tepeden bana baktı, kibirli şey. Hiçbir şey demeden önümden yürürken cama baktım. Bahçenin dışında boş bir arazi vardı. Hasat zamanlarını değerlendiren köylüler artık buralara gelmedikleri için boş tarla çürümüş korkuluk ve mahvolan tarım ile kalmıştı. İki üç korkuluğun ardında birini gördüm, küçük erkek çocuğu. Dizlerine gelen pantolonu yırtılmış hatta daha çok parçalanmış izi taşıyordu. Bakışlarım derinleşirken çocuk sanki birkaç korkuluğu arkasında bırakarak tarlanın ortasına gelmiş, eve yaklaşmış gibiydi. Enteresan tarafı çocuğun yüzü yoktu, gözlerinin olması gereken yerde siyah bir boşluk, ağzının olması gerek yerde ise sivri dişler vardı. Öncesinde bana bunu göstermese de yavaştan gülümsemesini genişletince o karanlık, sivri dişlerini gördüm. Beynimden geçen bu sahneler devamlı yaşanıyor gibiydi. Çocuk, başını belli belirsiz sallarken solgun tenli kollarını havaya kaldırdı ardından sivri tırnağını tenine batırarak koyu kırmızı kan gelmesini sağladı. Kan kirli kollarından süzülüp toprağa düşerken çocuk havaya kaldırdığı kaşlarıyla tekrar bana baktı. Aslında nereye baktığına dair emin değildim ama bana bakıyor olmalıydı neticede bu evde sadece Harry ile ben vardık. Çocuk tehditkar ifadesini bozmadan elini arkasına götürdü, başını yana yatırıp arkasında tuttuğu eli tekrar ortaya çıkararak sakladığı şeyi gösterdi; papatya demeti.
Yüzüm düşmeye başlarken çocuk gülümseyen ifadesini düz ifadeye çevirerek başını hafifçe öne eğdi. Papatyaların o canlılığı çocuğun ellerinin arasında solup giderken çocuk yüzünü kurumuş demetin ardına gizledi. Sonra bir parlaklık gözümü aldı, papatyaların arasından çıkan gümüş bıçak veya hançer her ne ise, çocuk onu oradan alıp elinde tuttuğu çiçek demetini kenara fırlattı. Kurumuş papatyalar boş tarlaya dağılırken gözüm çiçeklerin dağılışında kalmıştı. Sanki çocuk izlediğim sahneden kendimi alıp bir an önce onu izlememi istiyor gibiydi. Bu geçen zaman o kadar hızlıydı ki bana tam aksi halinde etki ediyordu, sanki zaman bir yerde durmuş ama her şey aynı işleviyle devam ediyor gibiydi. Çocuk parlaklığı gözüme yansıtarak dikkatimi çekmeyi başardı. Ona baktığımda elinde tuttuğu bıçağı göğsünün hizasına tutmuş, gülümsüyordu. Elimi camın üzerine koydum ve ah, bu anı ölümsüzleştiren yağmurumuz da vardı. Yağmur taneleri gittikçe sıklaşırken gözlerim korku ile irileşti. Yakın zamanda kaybettiğim bebeğin acısını bir türlü yaşayamadığım, çıkaramadığım için içim acı ile kaplıydı ve o acı bir yerde bir şekilde patlamayı bekliyordu. Hareketlenen bedenim cama daha çok yapışırken çocuk aynı şekilde başını kaldırdı tam göğsüne bıçağı geçiriyordu ki benim gözümde o sahne bir başka yöne kaydırılmıştı. Harry hızla beni kendisine çevirirken nefes nefese bir halde bir şeye odaklanmaya çalışarak kendime gelmek için üstün çaba gösterdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cold FLOW
Fanfic''Soğuk, kan dolu şişelerin üzerinde parmaklarımı gezindirirken içim ürperti ile doldu, bir şeyler yanlış gidiyordu. Elbette yanlış gidecekti, bu insan hayatında 'Genel' olan şey değil miydi? Durun biraz, insan mı dedim? Hayır, kesinlikle insan deği...