Abi - kardeş yola çıktıklarından beri konuşmamışlardı. Her ikisi de beyinlerinin içindeki vızıltılara cevap veriyordu. Genç kız bir önüne baktı, bir arkasına baktı. O kadar uzun bir konvoy yapmıştılar ki...Bunu da hemen yanında oturan abisine belirtti.
"Abi ne gerek vardı bu kadar hanneye rannaye!?"
( işi abartmak gibi bir şey ama Arapça'da daha kafiyeli bir cümle )
"Oraya gittiğimizde lazım olup olmadığını anlayacaksın. Her ne kadar ağalığı üzerimizden atmış olsak da aşiretimiz hala ayakta ve çok nüfuslu. Diyarbakır'a bizim de Mardin'in de boş olmadığımızı kanıtlamamız lazım. Bu reklam değil, etiket bu arada. Bir bakıma gövde gösterisi."
"Neyse ne ,çok abartıldı sanki bu konu. Abi bu arada Berzan kim?"
"Berzan mı, oda nereden çıktı?"
"Be... şey, Servan Ağa sayıklıyordu uyurken. "
"Berzan, Servan Ağa'nın en büyük oğluydu. Bir iki yıl önce falan o ve karısı trafik kazasında öldü. Bunu duyan Ruken Hanım' da oğlunun ve gelininin acısıyla o an gözünü hayata yumdu. Anlayacağın lanet bir gece de Servan üç can kaybetti üç damarı koptu o gün. "
Genç kız yeni öğrendiği bilgi yüzünden kendini kötü hissetti. Servan Ağa'nın sır perdesinin aralanmasıyla yaşlı adama nasıl bir korku yaşattığını şimdi daha iyi anlıyordu. Boğazında bir yumru oluştu.
Bir saatin sonunda şehrin girişinde olan devasa konağın önünde durdular. Etraf o kadar kalabalıktı ki kendi adamlarını ayırt edemez duruma gelmişlerdi. Kapıların açılmasını isteyen Miraç, temkinliydi. Kız kardeşinin üstünden gözlerini eksik etmiyordu zira şu an akbaba sürüsünün ona nasıl bakışlar attığının farkındaydı. Dua etsinler böyle bir zamandalar yoksa o gözler çoktan oyulmuştu. Yanında duran kız kardeşine baktı dimdik bir şekilde durmuş, etrafa çatık kaşlarla bakıyordu.
Bu kızın; gücünün ve güzelliğinin fark edilmemesi için kör olunması lazım diye düşündü. O sırada dev kapı iki taraftan açıldı. Miray bu filmlerden fırlamış sahneyi es geçip avluya baktı "u" şeklinde duran kocaman divanlarda onlarca erkek oturmuş konuşuyorlardı. Servan Ağa onları görünce yanlarına gitti. "Keşke size Mihrişah Konağına hoş geldiniz diyebilseydim ama vaziyet hiçte hoş değil. Miray sen içeri kadınların yanına geç. Bu çakal sürüsü daha da zıvanadan çıkmasın, Miraç sen yanıma gel. Bunları senin de duyman lazım. "
Genç kız abisine baktı. Onun onay veren bakışlarından sonra içeri dedikleri büyük odaya girdi. Etraf o kadar otantik duruyordu ki...Kocaman oda, kendi konakları da büyüktü ama burası devasa bir görünüme sahipti.
Sonra ona dik dik bakan kadınları fark etti. Onlara bir şey demeden boş bir yer bulup oturdu. Kadınların bakışlarını üstünde hissediyordu ama Miray onları önemsememeye çalışıyordu. 5-10 dakika ancak geçmişti fakat Miray boğulacak gibi hissetmeye başlamıştı artık, kadınların kendi ailesini suçlanmasını dinliyordu.
O sırada kapıdan sarışın, mavi gözlü bir kadın geçti kadından gözlerini ancak alan Miray , bu seferde sarışının kucağındaki tatlı mı tatlı kıza baktı. Küçük kıza bakarken, kızın ona doğru yaklaştığını gördü şu an tam karşısına geçmişti gözlerinden sinirinin ne kadar büyük olduğu anlaşılıyordu.
"Sen sen Yılmazlar olacak itlerden misin? "
Miray bu sözler karşısında yerinden kalktı ve kıza üsten üsten baktı. Bu kız kimdi de onun soyuna böyle bir şey söylüyordu?
"Sen etrafındaki itlerden artık neyin ne olduğunu karıştırıyorsun galiba. Evet Yılmazlar'danım adım Miray. "
"Sen hangi yüzle buraya gelirsin lanet kadın. Neye güvendin?"
"Başkalarını bilemem ama benim tek bir yüzüm var ve onunla geldim. Şimdi sen söyle bakayım asıl sen kimsin de kalkmış karşıma geçmişsin? "
"Kim miyim ? Abinin kaçırdığı kızın hem kuzeni, hem de sırdaşıyım. Servan Ağa'nın yeğeniyim. "
"Ee yani?" dedi, Miray gayet rahattı.
"Yanisi elimden bir kaza çıkmadan defol git diyorum. "Normalde Miray bu durumda kendini dizginleyebilirdi , lakin kızın siniri haddinden fazlaydı ve o hayatta en nefret ettiği şeyi yapmıştı hakaret etmişti.
"Bana bak kızım. Burada işler nasıl dönüyor pek anlamasam da eve gelen misafiri ben" yeğenim" diyen biri kovamaz. Kaza konusuna gelecek olursak , inan bana o biraz sıkar. "Genç kız bunları dedikten sonra etraftaki uğultuların yükseldiğini gördü. Kalabalığa baktı bu insanlardan her yerde vardı ,dedikodu için fırsat kollayan fitneciler. Karşısındaki kızgın kadına baktı sonra daha da öfkeli görünüyordu, kaşınmıştı ...
"Hazır kaza demişken , nasıl bir kazayla Bedirhan Ağa'yı vurdun ? Onu da desene." Geldiğinden bu yana suçlanmayı bekliyordu zaten. Biricik ağalarını vurmuştu ne de olsa. Peki şimdi bu sinirli insanlara ne diyecekti? Nasıl bir cevap vermeliydi? Kaza dediğine göre birilerinin olayı kaza diye anlattığı belliydi. İlk defa ne diyeceğini bilemedi. Bunda suçluluk psikolojisinin etkeni de vardı tabi. Yine de bir şeyler demesinin gerektiğinin farkındaydı. Zira bu kadınlar onu çiğ çiğ yiyecek gibi bakıyordular. Peki ne diyecekti de bunları susturacaktı?
Ah şimdi bu kapıdan biri girse de kurtulsa diye düşünürken....
Duaları hiç ummadığı anda kabul edilmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖREymiş...
Teen Fiction"Sen hastahanedeyken hiç yanımda yattın mı?" Genç adam karşısında ki asi kadına,karısına baktı. Cevabı gerçekten merak ediyordu. "-Oo ağam bunu o kadar mı düşündünüz?" O ağam lafını... "Aksine sana dair bir şey düşünmüyorum ama gözlerine ne zaman...