12/LERZAN Nâr'dır yakar geçer.

78.6K 3K 254
                                    

***

İşte şimdi kızın yüzündeki gülüş Bedirhan'a geçmişti. Şaşırmış ve hafif kızarmış yanaklarıyla adama bakakalmıştı Miray. Bu ima ona çok , çok fazlaydı. İşte şimdi fitil ateşlenmişti.

"Kenara ÇEK..!" Adama klişe gelen bu laf kendisini daha fazla gaza getirirken Miray'ın ciddiyetini anlamamış olmalıydı. Sinir ve öfke dalgası arabanın içinde çoğalırken kıza bakmamış ,gazı sonuna kadar körüklemişti. Miray ise bu duruma iyice öfkelenmişti.

"Son kez diyorum kenara çek.."

Genç ağa , kızı duymazdan gelerek yolda ilerlemeye devam ederken "tak" diye bir ses duydu. Sese yönelirken içerisini serin hava doldurmuştu. Genç ağa bu serinliği hissetmesi ile kızın kolunu kavraması bir oldu. Fren sesi ile Bedirhan'ın kükremesi birbirine karıştı..

"Lanet olası kadın başıma bela olmaya ant mı içtin?"

"Sana kenara çek demiştim"

"Ne yapıcaktın lan o hızda araban mı atlayacaktın?"

"EVET!"

Bağırarak verdiği bu cevaptan sonra kolunu Bedirhan'ın sert ellerinden kurtarıp arabadan indi ve hızlı hızlı yürümeye başladı. Bu dağ ayısı onun sinir sistemiyle oynuyordu. O arabadan inmek ona iyi gelecekti. Birkaç dakika sonra yanından geçip giden Jeep'e baktıkça içinden kendisine yeminler ediyordu, bir daha o arabaya binmeyeceğine dair. Fakat öyle bir teklifte gelmediği için daha da sinirlenmişti sanki. Araba tozu dumana katıp saniyeler içinde gözden kaybolmuştu. Şaşkınlık ile büyüyen siniri her adımda daha da alevlenirken nerede olduğunu yeni idrak etti.Şu an hastaneden oldukça uzak bir yerdeydi. Konak ah konak zaten her yere uzaktı.

"Ülkü.. Ülkü ya bu durumda anca beni o kurtarır"

Bu düşünceyle elini cebine atarken, hüsrana uğradı çünkü telefon büyük ihtimalle arabada düşmüştü.

Bu durumda yapacağı tek bir şey kaldı yürümek... Tabi Allah'ın unuttuğu bu yerde .Güneş tam tepesindeyken ne kadar yürüyebilirse artık... Bu çevre yolundan kolay kolay araba geçmeyeceğini biliyordu üstelik.

"DAVARR, Davaaar" Diye söylenirken onu burada bırakmasına inanamıyordu. Yaklaşık iki saat geçmesine rağmen ne bir araba geçmişti ne de enerjisi kalmıştı. Olduğu gibi yere çökerken ayaklarına çığlık attırtan ayakkabılarını elinin tersiyle savurdu ve topukluyu icat edene de etkili selamlar gönderdi. En büyük nasibi de ebesinin aldığı aşikardı.

Boynundaki fuları bitap bir halde çıkarıp saçına sardı. Malum Mardin'in sıcağını savurmak için en iyi yöntem buydu .

Önlüğünü de eline alıp oturmaya devam etti .    Yürümeye mecali kalmamıştı genç kızın".Le ileheillah "çekip ayağa kalktı yeniden. Yok çünkü başka bir çare yoktu. Görebildiği kadar uzanıp yola baktı .Ana yol gözükür gibi olurken lanet etti bulunduğu duruma.Oraya kadar bile çok vardı. Hem oraya ulaştığında da otostop mu çekecekti ?

"Lanet girsin yoksa lanet gitsin miydi ? Her ne boksa hepsi o ağa bozuntusu yüzünden oldu bunlar. O. çocuğu işte. Neyse merhum annesini olaya dahil etmeye gerek yok. Göt lalesi,döl israfı..."

Miray bunları söyleye söyleye yürüdü. Şuan cidden çok bunalmıştı. Sıcak onu krem peynir kıvamına getirmişti. Bu bölgenin güneşi çok bonkördü. Önündeki yokuşu aştığında siniri gerçekten ama gerçekten tepesine çıkmıştı. Bugün sinir katsayısının zirveye ulaştığını biliyordu. Çünkü yokuşun hemen bitiminde arabaya yaslanmış bir adet davar vardı. Miray'ın değimiyle...

Miray yokuştan aşağı ağır ağır ilerlerken karşısındaki adamı sanki ilk defa görüyormuş gibi inceledi. Her şeyden önce devasa olan boyu bosu dikkat çekiyordu. O vücudu yapmak için çok uğraştığı belliydi. Gördüğü o kadar anatomi sonucunda bunu anlamak zor olmuyordu.

TÖREymiş...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin