13/DERMANI DOKTORDA

91.1K 2.9K 277
                                    

Bedirhan konağa gittiğinde babası ve Devrim'i terasta kafa kafaya vermiş konuşuyorlarken buldu.

"Selamunaleyküm"

"Ve Aleykümselam lavamın."

"Ibxeyrati bremin. Yüzüne bakıyorum da gerçekten hoş gelmiş değil mi baba?"

"Zevzekliği bırak Devrim. "

"Yalan mı Bedirhan Ağa? "Eşref Ağa didişmek üzere olan oğullarını konuşması üzerine susturmuştu. "Gel otur oğul. Rahatlamış gördüm bende seni. Anlat hele nasıl geçti yemeğin?"

"Doğru diyorsun baba rahatladım. Eşref Ağayla konuşmadan rahatlayamazdım. Nasıl geçecek işte, olması gerektiği gibiydi. Hakkın varmış lakin Eşref Ağa isminin hakkını veren biriymiş" Babası ağır ağır salladı başını hak verirmişçesine. "Öyledir öyle. Ben kızlarla da konuştum. Yarın değil ,öbür gün gidip isteyelim Miray kızımı uygunsun?"

"Fark etmez baba. Yorgunum ben uyuyacağım. Bir şey diyor musunuz ?"

"Yok oğul Allah rahatlık versin"

"Şev baş bremin " Odaya geçmeden Devrim'in artık ne yaptıysa senin gelin , perti çıkmış zavallının "dediğini duydu.

Babası da bunun üzerine gülmüştü. O zevzekle uğraşacak hali yoktu. Gerçekten de yorulmuştu. Kendisini odasına atıp uyumayı düşlüyordu. Fakat odaya girdiğinde fikrini değiştirip duş almaya karar verdi. Üstündekilerden bir bir kurtulduktan sonra kendini duşun altında buldu. Su akıp giderken bedeninden , düşüncelerde bir bir uzaklaşıyordu beyninden.

Yarım saatin ardından çıktı duş seansından. İç çamaşır ve bir eşofman altı geçirip üstsüz bir şekilde yatağa uzandı. Yıkanmak gibisi yoktu onun için. İnsan hem bedenen hem de ruhen rahatlıyordu. Sandalyeye koymuş olduğu ceketine baktı. Sanki bir şey yapması gerekiyordu ama bir türlü aklına gelmiyordu.

Telefonunu şarja takmak için kalktığında, beynindeki ampullerde bir bir yanmıştı. Doğru ya araştırılacak bir telefon onu bekliyordu. Telefonu eline alıp şarjı olup olmadığına baktı. Onu idare edecek kadar vardı. Şifresi de olmayınca bugün kendini ilk defa şanslı hissetti. Şuan da yapacaklarından rahatsız olması lazımdı ama hiçte öyle hissetmiyordu Bedirhan. Belki kız onu deli etti diye belki de yakında karısı olacak diye bilemedi.

Karısı...

Bu durum ona o kadar uzaktı ki. Ne kadar da inatlaşmıştı aşirettekilerle de merhum abisiyle de evlenmemek adına. Durmadan bahaneler bulmuştu evlenmemek için. Sonunda ne olmuştu peki?  Evliliğe mecbur bırakılmıştı. Üstelik bırakan kişi de evliliğe meraklı değilken. Düşüncelerini tekrar uzay boşluğuna yollayıp resimlere yöneldi. İlk resimleri yüksek okulda okurken çekilmiş olanlardı. Hastanede, bahçede, kantinde, kütüphanede uyurken ki hali bile vardı.

Anlaşılan tüm okul zamanı boyunca inek öğrenci kategorisinde diye düşündü. Ya örülmüş saçları ya da başının üstünde Dağınık toplamış saçlarıyla Koreli Kadınlara Gönderme yapar gibiydi. Onlarca resim kaydırdı ekranda yine de makyajlı yada aşırıya kaçan kıyafetlerle bir görüntüsünü görmemişti. İçten içe gururlanmıştı galiba. Neden bilinmez rahatlamıştı genç ağa. Sonuçta kızın geçmişi hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Diyarbakır'ın hemen hemen her yerinde de resimleri vardı. Koskoca altı yıl burada, kendi memleketlerinde okumuştu şans eseri bile karşılaşmamıştılar..

Belki de karşılaşmıştılar ama hiç dikkat etmemişti.

Mezuniyet resimlerinde geldiği zaman durmuştu. İşte şimdi çirkin ördekten kuğuluğa geçmişti Miray , o gün parlamıştı. Kolunda olan Miraç'ın ona iftiharla baktığına şahit oluyordu şimdi. Ah oda ne isterdi Rengin'in de okumasını. Elinde bir diplomasının olmasını ama amalar işte, bu memlekette eşitsizlik çoktu. Zaten kız kardeşi de kendisine onu okutabilmek için zaman bile vermemişti. Lise bittiği gibi o at hırsızına gönlünü vermişti. Bedirhan onun için herkesi karşısına alabilirken, kız kardeşi kendisini karşısına almıştı.

TÖREymiş...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin