☀️36/1

377 73 26
                                    

Saçlarım birbirine karışmışken, gözlerim uykusuzluktan ağrıyorken ve boğazım kurumuşken, hayatta ve sağlıklı olduğumu bana kanıtlayan tek şey mutfağa yayılan çay kokusu. Gözlerim ocağın kenarına dalmış, dakikalardır orada ve ürperiyorum. Sürekli ürperiyorum. Tişörtle uyumamalıydım. Kafamda aynı şeyler, birbirinin tıpkısı cümleler yankılanıyor. Bir boşlukta gibiyim. 

Sırtıma dokunan yumuşacık elin ve önüme gelen bir bardak papatya çayıyla daldığım yerden sonunda ayrılıyorum.

Bunca drama için saat çok erken. Ya da çok geç. Gözlerinin altı kızarmış, üzerinde bir kazak var. Sen benim gibi salaklık yapmamışsın. Bana bakıyorsun. O kadar sessiziz ki tek duyulan şey lambanın çıtırtısı.

Kaç dakika boyunca sessiz kaldığımızı bilmiyorum, ama sadece bakışıyoruz. Sadece gözlerimiz dokunuyor birbirine. Ne düşündüğümü bilmiyorum, nasıl anlaştığımızı bilmiyorum ama bir anda elin uzanıp benimkini tutuyor.

" Yapma. " diyorsun.

Tırnaklarımı yediğimin o anda farkına varıyorum.

Elimi tutuyorsun, parmaklarımızı birbirine kenetliyoruz. Sana bakmaya devam ediyorum. Ağzımdan tek bir kelime çıkmıyor, ne konuşmaya, ne o çayı içmeye mecalim var. Aslına bakılırsa yorgunum. Çok yorgunum. Uyumak ve sabah bir sürprize uyanmak istiyorum ama bütün bunların imkansız olduğunun farkındayım. 

Aklımda gecenin köründe beni uyandıran telefonda, karşı tarafın söylediği cümle yankılanmaya devam ediyor.

" Kafe olarak kullandığınız binanın ev sahibi dün akşam vefat etti. " 

Vefat etti. 

Vefat etti. 

Vefat etti. 

Beynim bir bilgisayar oyunu gibi sadece bu kelimeleri hatırlıyor, ben ise her seferinde daha da çok ürperiyorum. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum. Üzüldüğüm de söylenemez. Belki biraz seviniyorumdur da. 

Hayır, Tanrım, varsan, bu ben değilim.

Bu ben değilim.

Aklımı yitiriyorum.

" Ne olacak şimdi? " diye soruyorsun yumuşacık bir sesle. O an, anda kalabilmemi sağlayan tek şey sensin ve senin güzel yüzün. Hafifçe elini sıktırıyorum. Bana zeki olduğumu söylemiştin Hoseok, ama değilim, ama hiç alakam yok. Ne olacağını bilmiyorum. Kafeden mi atılacağım? Muhtemelen sağdan soldan bir akrabası çıkar, kafemi almak ister. Ne yapacağım? Param yok. Jimin ve Taehyung'a ne söyleyeceğim? Çok üzülürler. Ben o kafeye çok yatırım yaptım, kafemi kaybedemem.

Param yok. 

Delireceğim, mecalim yok. 

" Bir avukat bulmam gerek. " diye mırıldanıyorum, sesim çok güçsüz çıkıyor. Kendimde değilim sanki. Çok uykum var. Saat çok erken.

" Onu hallederiz. Ailemin çok yakından tanıdıkları var, hiç kafana takma, olur mu? " 

" Kafemi kaybedersem ne yapacağım? " 

barista || yoonseok, sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin