Festivalin olduğu caddenin arasında başka bir kahve dükkanında sert americano'mu içerken latteni yudumladığında ve yüzünü buruşturup asla benimki kadar iyi olmayacağını söylediğinde, beni dünyanın en mutlu adamı yaptığının farkında bile değilsin.
Hangi ara bu kadar yakınlaştık bilmiyorum, daha doğrusu, hangi ara kendini bana bu kadar yakın hissettin? Acaba çok mu belli ettim sana ilgi duyduğumu? Öyle bir şey olsaydı aptal garsonlarım Jimin ve Taehyung çoktan benimle dalga geçmeye başlamış olurlardı, değil mi? En azından Taehyung sevgilisiyle kolkola gezerken bizi burada, karşılıklı bir şekilde görse, eminim bu fırsatı kaçırmazdı.
Ama ben bile emin değilim sana ilgi duyup duymadığımdan.
" Hayatımda verdiğim en gereksiz 2000 won'du. " diyorsun yüzünü asarak, biz dükkandan çıkar çıkmaz. " Şu an senin lattelerinden içmek için on katını verirdim. "
" Bunu beni iyi hissettirmek için söylediğinin farkındayım, Hoseok. "
" İnan bana, ne kadar nazik olmaya çalışsam da hiçbir insanı iyi hissettirmek için bu kadar çok iltifat edip, bir ay boyunca dükkanına gitmezdim. "
" O zaman on kat fikrini aklımın bir köşesinde bulunduracağım. "
Hafifçe kıkırdıyorsun ve sana göre ' dünyanın en kötü kahve dükkanı, seninkinin yanından bile geçemez ' olan dükkanı terk edip, birazdan başlayacak olan havaifişek gösterisine yer bulabilmek için tepelere doğru yokuş tırmanıyoruz.
" Neden üniversiteye gitmedin? " diyorsun, koca bir çınarın altında, etrafımızda kimse yokken birkaç dakika boyunca oturup gökyüzünü seyrettikten sonra.
" Gerek duymadım. " Bundan daha basit nasıl ifade edebilirim bilemiyorum. Ciddi olup olmadığımı sorgular gibi birkaç saniye bana bakıyorsun.
" Bence de gerek duymamalısın. " Bunu bir teselli olarak söyleyip söylemediğini bilemiyorum. " Kore'nin böyle güzel kahveler yapan bir dükkana ihtiyacı var. Hem iyi de kazanıyorsundur."
" Pek değil. "
" Öyle mi? " diyorsun şaşkınlıkla. " Birkaç arkadaşıma dükkanından bahsedebilirim, eminim bayılırlar. "
" Gerek yok Hoseok, sadece senin gelmen yeter. "
Başını gökyüzüne çevirip konuşmayı bırakıyorsun ve ben de dükkanım ikimizin özel yeri olduğu için seviniyorum.
Sonradan havaifişekler başlıyor, renkli, kalp şeklinde, aşırı gürültülü ve sonsuz havaifişekler. Hepsini ilgiyle izleyip birkaç tane fotoğraf alıyorsun. Aralıklı ama çok uzun sürüyor fişeklerin atılması, belki de yarım saat. Biz orada yarım saat boyunca beraber oturuyoruz. Hem de ağzımızdan tek kelime çıkmadan.
Ama bana sorsaydın, sanırım hangi havaifişekten kaç tane atıldı, hangisi en parlaktı, hangisini daha çok sevdim, bilemezdim.
Çünkü yarım saat boyunca sen havaifişekleri izlerken ben de gözlerimi kırpmadan seni izliyorum ve şunu söyleyebilirim ki, sen hepsinden daha güzelsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
barista || yoonseok, sope
Cerita Pendekjung hoseok, her gün saat 12:03'te min yoongi'nin kahve dükkanına gelirdi.