" Yaz geldi, Yoongi. "
Ağaçlara bakıyoruz, kuşlar su çeşmesinde cıvıldaşıyor, birkaç sokak öteden çocuk bağırışmaları duyuluyor. Güneş önümüzdeki çimleri kavuruyor. Ben bir süredir ayağımın altındaki çimenleri eşeliyorum, dalmış gitmişim. Elimdeki buzlu kahvem çoktan ılıdı, sen ise bitirmişsin.
" Ne düşünüyorsun? " diye mırıldanıyorsun. Sana bakıyorum, ılık rüzgar kahve saçlarını uçuşturuyor.
" Yaz geldi. " diyorum bir süre sonra. " Eve gidecek misin? "
" Gideceğim. "
Yeniden önüme dönüyorum, uzaktaki parlak ufuk çizgisine bakıyorum.
Birbirimize açılalı neredeyse bir hafta oldu ama çıkıyor değiliz. Çıkıyor sayılmayız. Sen bana çıkma teklifi etmedin, ben de sana. Beraber dışarıda bir yemek yedik, beni eve bırakırken yine dudaklarımdan öptün. Ama hala sevgilim değilsin. Uzanıp elimi kavrıyor, parmaklarımızı kenetliyorsun. Elin ne kadar ufak. Parmakların ne kadar narin.
Hala sevgili değiliz.
" Sadece bir ay. " diyorsun, bana bakarak. " Hemen geri geleceğim. Senden o kadar uzak kalamam ki. "
Kıkırdıyorsun. Gülümsemeden edemiyorum. Kalırsın Hoseok, kalabileceğini biliyorum ama çok da tatlısın. Başımı sallıyorum.
Gitmeni istemiyorum.
Gidiyorsun.
Bana her dakika yazıyorsun. Uyandığında, uyumadan önce. Ufak köpeğinin fotoğraflarını atıyorsun. Kendi fotoğraflarını atıyorsun. Emojiler gönderiyorsun, seninle tanışana kadar emojileri kullanmazdım bile. Ama ben de gönderiyorum sana. Sarı, kırmızı, pembe, mor kalpler gönderiyorum. Çok aşığım sana Hoseok, ama bu kadarını bilme daha. Belki sen bana aşık değilsindir. Belki hiç bana aşık olmazsın.
Arkaplanıma seni koydum.
Sen yokken dükkanıma kimse gelmiyor. Aslında çok kişi geliyor ama kimse umurumda değil. Eskisi kadar suratsızlaşmışım, garsonlarım öyle söyledi. Kimseye gülümsememişim. Lattelere yaptığım desenler o kadar da güzel değilmiş artık. Sürekli aynı müzikler çalıyormuş, öyle ki Taehyung el atmak zorunda kalmış. Sadece seni istiyorum, senin gelmeni ve sana yeniden vanilyalı latte yapmayı. Benden hoşlandığını öğrendiğimden bu yana hayatımda sadece senin olmanı istiyorum.
Telefonum birkaç kere titriyor.
" Yoongi. " demişsin ilk mesajında. " Bana fotoğrafını gönderir misin? Seni çok özledim. 🥺 "
Ben bir salağım.
On dakika boyunca salak gibi sırıtıyorum.
Ben fotoğraf çekmekte çok berbatımdır Hoseok. Beş dakika kadar kendi fotoğrafımı çekmeye çalışıyorum, beceremiyorum. Siliyorum hepsini. Arada biraz da sövmüşüm galiba, hem tipime, hem de fotoğraf çekme yeteneklerime.
" Yardıma ihtiyacın var mı, hyung? " diyor Jimin, kıkırdayarak. Normalde gururuma yedirmem ama bu gerçekten yardımına ihtiyacım olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
barista || yoonseok, sope
Cerita Pendekjung hoseok, her gün saat 12:03'te min yoongi'nin kahve dükkanına gelirdi.