0.6

3.1K 342 486
                                    

tw : ufak çaplı cinsel gerilim

Baji

Kazutora'nın evinden çıkmış, bulduğumuz ilk taksiye binip alışveriş merkezine gelmiştik. Matsuno, bıkkın bakışlar atsa da dibimden ayrılmıyordu. Parayı aldığı gibi kaçmaması bile büyük bir başarıydı.

Kahvaltılık bi' şeyler söylemiş, önden gelen portakal suyunu içecektim ki bileğimi yakaladı ve küçük bir yudum aldı bardağımdan. "Tamam, içebilirsin."

Bu piçin canı cidden dayak çekiyor...

Kaşlarımı çattım. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

Gözlerini devirdi. "Zehir kontrolü. Yemekleri de önce ben tadacağım."

Bir anlığına, çatık kaşlarını ve ciddi ifadesini süzdüm. "Zehirli çıkarsa ne olur?"

Kendi bardağını dikledi. "Beni hastaneye yetiştirmenden başka bi' sikim umamam, sivri zekâ."

Siktir, çocuk sahiden de işini ciddiye alıyordu. Eh, Takemichi onu boş yere önerecek biri değildi zaten.

Takemichi, liseden beri çok yakın bir arkadaşımdı ve Toman şirketini kurarken onun uzlaşmacı kişiliği çokça işime yaramıştı. Mikey gibi bir dengesizi bile adam etmeyi başarmıştı hatta.

Yiyecekleri de benden önce tatmış, sonrasında da yiyebileceğimi söylemişti.

Biraz tıkındıktan sonra boğazımı temizledim. "Takemichi, daha önce senden hiç bahsetmemişti. Onunla nerede tanışmıştın?"

Ağzını sildi ve bol sütlü kahvesinden küçük bir yudum aldı. "Sözde arkadaşız, Baji-san. Özelim seni ilgilendirmiyor."

Hele hele...

Donuk mavi gözleri ve arkası tıraşlı siyah saçı, hiçbir açıdan tanıdık değildi. Onu, Takemichi'nin yanında hiç görmemiş, hatta adını bile duymamıştım düne kadar. Tüm bu gizem, sinirlerimi bozmuştu.

Doyduktan sonra, kıyafet katına yönelmiştik. Onu bu serseri kıyafetleriyle yanımda gezdirmem, kesinlikle mümkün değildi. Onun gibi rezil fakirlere katlanamazdım bile.

Seçtiğim takımlara karşın kusar gibi yaptı. "Kibirli bir ahmak olman yetmiyormuş gibi zevksizsin de, Baji-san."

Dişlerimi sıktım. "Bunu, yırtık kıyafetler giyen biri mi söylüyor?"

Dudağındaki halkayı dişledi. "Seksi görünmeyi severim." Reyondaki siyah gömleklerden birini aldı. "Çoğu insan tarzımı beğenir ve üstüme atlar."

Ucuz mahalle kızlarının kendisine sırnaşmasını bile marifet sayıyordu, sikik piç!

Düz, mavi bir gömlek attım üstüne. "Reziller, rezilleri çeker."

Kumaş pantolonlara orta parmak sallayıp, yırtık bulunmayan bir siyah kot aldı. "Birilerinin seks yapıp sinir atmaya ihtiyacı var gibi."

Yumruğu geçirecektim ki derin bir nefes alarak kendimi sakinleşmeye zorladım. "Senin gibi, sürtükten hallice tipleri düzmekle mi sinir atacakmışım?"

Çenesi kasıldı ve koluma yapıştığı gibi kabinlerden birine soktu beni. Sırtım, kabindeki aynaya yapışmıştı ve gereğinden fazlaca yakındık.

Kıyafetleri askıya astı ve parmaklarını boynuma yasladı. "O kız, sürtük falan değildi. Senin gibi, altın kafeste yaşamadığım için özür dilememi bekliyorsan da siktir git." Bir öfke çaktı gözlerinde. "Son defa uyarıyorum, özelime karışmaya cürret etme."

Yutkunup onu ittim ve kabinden çıkmaya yeltendim ama koluma yapışarak durdurdu beni. "Diyeceklerin bitmedi mi, Matsuno?"

Perdeyi işaret etti ve bana arkasını döndü. "Ben burada giyinirken, birisi sana bıçak falan saplayabilir. O yüzden de burada dur."

Çıplak sırtına bakmamak için hızlıca yönümü değiştirdim. "Şaka mısın sen?"

Pantolonunu da indirirken bir anlığına kollarımız birbirine değmişti. "İşimi düzgün yapmaya çalışıyorum sadece, Baji-san. Seni koruyacağım."

Sesindeki kibirli ton bile onu tekmeleme ihtiyacıyla kasılmama sebebiyet verse de, yapamazdım. Mad Dog'un bileğini kıran, kim bilir bana neler yapardı?

Sonsuzluk gibi hissettiren dakikaların ve bolca gereksiz temasın ardından, kabinden çıkmış ve bize yöneltilen yargılayıcı bakışlarla karşılaşmıştık. Matsuno, azıcık bile siklememiş gibiydi. Tanrım, herif fazla arsızdı.

"Tam olarak kaç tane gerekiyor?" diye sordu gömlekleri yerine geri koyarken.

Kaşlarımı çattım. "Gömlekler büyük mü geldi ki?" XL olanlardan birini alınca iyice şaşırsam da sert bakışları, konuyu uzatmamam gerektiğini söylüyordu. "On tane falan al."

Beş siyah, dört mavi ve bir tane de beyaz XL gömlek ve denediği kotlardan da birkaç tane daha aldıktan sonra mağazadan çıkmıştık.

Başka bir mağazadan da, gün içinde giyebileceği birkaç tişört seçmiş ve sonrasında da soluklanmak adına içerideki koltuklardan birine çökmüştük. Neyse ki bir kabin macerası daha yaşamamıştık bu defa.

"Neden aşırı bol aldın üstlerini?"

Poşetlere kısa bir bakış attı. "Canım öyle istedi, uzatma." Aniden ayağa fırladı. "Nikotin krizim tuttu. Düş peşime."

Cevabımı beklemeden gitmiş, poşetleri taşıma işini de bana bırakmıştı! Tanrım, bu piçe sahiden de katlanamıyordum.














bodyguard || tokyo revengersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin