2.1

2.8K 322 296
                                    

Baji

Tanrım, hayatımın hiçbir döneminde böylesine çılgın bir hafta sonu geçirmemiştim. Matsuno, iliğimi kurutmuştu resmen. Doyumsuz, seksi ve de sertti.

Gerçi, şikâyetçi olduğum söylenemezdi. Onunla düzüşmek, bağımlılık yapıyordu.

Motelden uzaklaşınca cep telefonumu açtım ve şirket grubundaki yazışmalara göz gezdirdim. "Mikey, Amerika'dan dönmüş ve bir çeşit kutlama yemeğine katılmam gerekiyor. Bugünlük işe gitmesek de olur."

Suratını buruşturdu. "Demek, karanlık dürtüsünü siktiğimin cücesi hâlâ hayatta." Bir sigara yaktı. "Tanrım, piç kurusundan tiksiniyorum."

Kaşlarımı çattım. "Mikey, birkaç sene önce düzeldi. Takemichi sayesindeydi hatta."

Alayla gülümsedi ve başını hafifçe iki yana salladı. "Sen, baya baya körsün."

Sakin, küçük bir kahveciye girip en dipteki masaya çöktük ve zıt aromalı kahveler söyleyince dirseklerimi masaya dayadım. "Ne demeye çalışıyorsun, Matsuno?"

Bakışları donuklaştı ve rengi kaçtı. "O cüce, Takemichi'yi mahvediyor ve elimden hiçbir sikim gelmiyor. Ölse de kurtulsak."

Titreyen ellerini kavrayacaktım ki, birinin bizi görmesinden çekindim. "Detaylandırmayı düşünmüyor musun?"

Gelen kahvesine üfleyip küçük bir yudum aldı ve benim gibi masaya dayadı dirseklerini. Sonrasında da benimkinin tadına bakmıştı her zamanki gibi. Şu analiz cihazını bir önce halletmeliydik.

Gerçi, amaç sahiden de beni korkutmaksa zehir işine girmezlerdi muhtemelen.

Nefretle doldu ifadesi. "Mikey, en yakın arkadaşımı resmen manipüle ediyor. Tabii, sizleri de." Alt dudağını dişledi. "Onu durdurmak istesem de Takemichi karşı çıktığı sürece bi' bok yapamam."

Mikey, çocukluk arkadaşımdı. Takemichi'yi de yıllardır tanırdım ama liseye dek pek de yakınlık kurduğumuz söylenemezdi. Oysa Mikey, orta okuldan beri takıktı ona ve Takemichi'yi tavlayana kadar da durmamıştı.

Matsuno, içini çekti. "Elimde olsaydı cidden gebertirdim piçi. Onu görmek zorunda mıyız cidden, Baji-san?"

Mikey, benden gizli ne bok yedin?

Solgun yanakları yüzünden gerilmiştim. "Hastaneye gitmeli miyiz? Kötü görünüyorsun, Matsuno."

Telefonunun ön kamerasından baktı kendine ve dudak büktü. "İyiyim, Baji-san. Bana hasta muamelesi yapmayı kesmelisin."

Zaten hasta değil misin?

Kahvemden büyük bir yudum aldım. "Öyleyse, sebebini söyle. Durduk yere rengin kaçıyor ya da elini ensene atıyorsun."

Koltuğa gömülüp bakışlarını kaçırdı. "Önemsiz bir durum. Hastalık denemez. Hem, düşünmen gereken daha önemli konular yok mu?"

Çökmüş gözlerine korkuyla baktım. "Seni kaybetmek istemiyorum, tamam mı?"

Bir anlığına bocaladı ve biraz renk geldi yanaklarına. Çenesini kaşıyıp hafifçe gülümsedi. "Beni asla kaybetmeyeceksin, Baji-san. Tüm bu saçmalık bitene dek, yanında kalacağım."

Öyleyse, belki de asla bitmemeliydi bu saçmalık...

Masanın üstündeki, hafifçe titreyen, zarif ellerini kavrama isteği yeniden nüksetmişti. Çevreye bakınıp parmaklarımı onunkilere sürtünce kaşlarını kaldırsa da gerilememişti.

Tanrım, neden bu kadar zor olmak zorundaydı ki? Yirmi üç yaşında, bağımsızlığını çoktan kazanmış bir adamdım ama kamuya açık alanlarda bir erkeğin elini tutmaya bile götüm yemiyordu.

"Gözlerini kapatsana," dedi yumuşacık bir sesle. "İşleri kolaylaştırır." Başını sevimli bir edayla yana yatırdı. "Her daim tetikteyim, biliyorsun."

Sertçe yutkundum ve ona uydum. Parmaklarını benimkilere sarmış, eklemlerimi nazikçe okşayarak nabzımı hızlandırmıştı. Belli belirsiz nasırlara rağmen yumuşacıktı elleri.

"Dövüşmeyi ne zaman öğrendin?" diye sordum hâlâ gözlerim kapalıyken. "Hocalarını merak ediyorum."

"Altı yaşında başladım," diyerek şaşırttı beni. "Çok kavgacıydım ve sürekli dayak yiyordum. Annem de durumdan sıkılınca mahalledeki serseri abilerle konuşup onlardan ders almamı sağladı."

İlk defa, ailesinden birisi hakkında konuşuyordu. Annesiyle tanışırsam ona milyonlarca soru yöneltecektim kesinlikle.

Gözlerimi araladım. "Serseri abiler mi?"

Kıkırdayıp alt dudağını yaladı. "Wakasa ve Benkei. İkisi de çete üyesiydi o zamanlar ve aşırı havalıydılar." Safir mavisi ışıldadı. "Aslında, hâlâ muhteşemler. Nasıl dövüşüleceğini onlardan öğrendim ve zamanla da Popular Monster'a dönüştüm."

Mad Dog ve anneme yaptıkları düşünülürse, gerçekten de iyi öğretmenlerdi.

Tek elini çekip biraz daha kahve içti. "Takeomi, Senju'nun abisi, onların arkadaşı. Senju'yla da bu sayede tanıştık zaten. Wakasa ve Benkei onu da eğitti."

Takeomi, Shinichiro'nun en yakın arkadaşıydı bir zamanlar...

Şansımı zorladım. "Senju da seni Takemichi'yle tanıştırdı sanırım."

Muzipçe güldü. "Sayılır." Kahvenin kalanını bitirdi. "Çenem düştü resmen. Kusura bakma, Baji-san."

Gülüşünün güzelliği, nefesimi kesmişti bir anlığına. "Keşke daha sık düşse. Seni dinlemekten hoşlanıyorum."

Gözlerini kırpıştırıp dirseğini masaya dayadı. "Dikkat et de, benden de hoşlanma. Senin için geçici biriyim."

Keşke, bu durumu değiştirebilsek...

fic'teki zaman kavramıyla ilgili not düşmeliyim, daha önce yapmalıydım hatta ama neyse
ilk başta, aşırı uzun bölümleri olan bi mini fic şeklinde yazmayı düşünmüştüm ama sonradan fikrimi değiştirip böyle yapmayı seçtim çünkü kısa, bol bölümlü şekilde yazmayı daha iyi becerebildiğimi düşünüyorum

şu anda da 8. gündeyiz falan
neyse
bb



























































bodyguard || tokyo revengersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin