3.5

2.6K 300 280
                                    

Baji

Uykusuz geçen bir gecenin ardından, kaşları çatılı hâlde uyuyan Chifuyu'nun yanağını öpüp banyodaki işlerimi halletmiş ve kahvaltı hazırlamaya girişmiştim.

Zenginliğin verdiği tembellik yüzünden geleneksel Japon mutfağı konusunda berbattım ama Chifuyu uyurken dışarıya çıkıp yemek arayacak da değildim. Üstelik, kol kaslarım ve belim berbat durumdaydı.

Seni daha fazla yıpratmayacağım, Chifuyu.

Tostların içindeki peynirin erimesini beklerken Chifuyu'nun ayak seslerini duymuş ve arkama dönünce de olabilecek en bağımlılık yapıcı manzarasıyla karşılaşmıştım. Fazla uyumaktan gözleri şişmiş, yanakları kızarmış ve de saçı tamamen dağılmışken aşırı ötesi şirindi.

Seni sadece kendime istemem bencillikse, dünyanın gelmiş geçmiş en rezil benciline dönüşebilirim be Chifuyu.

Elini saçına daldırıp kaşlarını kaldırdı. "Kanatlarım çıkmış gibi bakmayı tahminen ne zaman bırakacaksın?"

Chifuyu'nun kahve bardağına bolca süt ekleyip tostlara odaklanmaya çalıştım. "Uyku sersemi halini sevdim."

Tezgaha tırmanıp biraz su içti ve başını koluma yasladı. "Aynadaki aksimi görünce orta parmak çektim ama sen bilirsin, Keisuke."

Beline sarılıp içimi çektim. "Bana kızgın mısın hâlâ?"

Bıkkın bir bakış attı. "Aynen, öylesine kızgınım ki sana yapışmadan duramıyorum." Kolumu dişledi. "Aynı boku bir daha yersen kıçını şaplaklarım, bilesin."

Ha?

Temasımızı, istemeden de olsa, kesip tostları tabaklara koydum ve masaya geçip karşılıklı oturduk. Chifuyu, kahvesini içene dek esneyip gözlerini kırpıştırarak burnumu bolca sızlatmıştı.

"Berbat bir sevgiliyimdir," dedi öylece ve boynunu kütletti. "Hiçbir ilişkim uzun sürmedi ve tüm eskilerim orospu çocuğunun teki olduğumu düşünür." Tek kaşını kaldırdı. "Yani, şimdiden geçmiş olsun sana."

Tostumu masaya düşürdüm. "N-ne?"

Öne eğilip elimi kavradı. "Sarhoş kafasıyla dediklerini hatırlamıyor musun cidden?" Boynuma dek kızarınca kahkaha attı. "Tamam, hatırlıyormuşsun."

Her bir sözcüğü zihnimde evirip çevirdim ve muzipçe parlayan safir mavisi gözlerine aşkla baktım. "Y-yani beni istiyor musun? Üstelik, başkasını severken?"

Kaşlarını çattı. "Ne? Kimi seviyormuşum ki?"

Elini bırakıp dudak büktüm. "Excalibur, diye birinin adını sayıkladın dün."

Bir anlığına acıyla buruştu yüzü ve mutfaktan sıvışıp çabucak geri döndü. Bir fotoğraf vardı elinde. "İşte, Excalibur. Aslında, ismi Peke'ydi ama ona böyle seslenmekten hoşlanıyordum."

Neden geçmiş zaman takısını kullandığını soracakken fotoğrafın eskiliği dikkatimi çekmişti. Daha dikkatli bakabileyim diye elime tutuşturmuş, sandalyesine çökmüştü.

Öncelikle, Excalibur siyah bir kediydi ve Chifuyu'ya sarı saç çok yakışıyordu. En fazla on beş yaşında falandı burada muhtemelen ve kedisine sarılarak poz vermişti.

Tanrım, küçükken de tapılasıymışsın...

"Üç sene önce öldü," dedi buz gibi bir sesle. "Onu özlemediğim tek bir an bile yok." Saçını karıştırdı. "O günden sonra saçımı gerçek rengine döndürdüm çünkü böylesi daha uygun hissettiriyor."

Sertçe yutkundum. "C-chifuyu..."

Omuz silkip gülümsedi. "Aramızda yanlış anlaşılma olmasın diye anlattım. Kalbimde başkası varken seninle ilişkiye girecek kadar da boktan biri değilim yani."

Titreyen elini nazikçe okşadım. "Kedine üzüldüm. Onu tanımayı çok isterdim." Fotoğrafı masaya bırakıp parmaklarını öptüm. "Üstelik, boktan falan da değilsin."

Bakışlarını kaçırdı. "Öyleyim, Keisuke. Beni yeterince tanımıyorsun. Günün birinde benden tiksineceksin." Kahvesinin kalanını dikledi. "Zaten fazla yaşamam, biliyorsun."

Dişlerimi sıktım. "Sanki, ölmene göz yumarım da." Elini hafifçe sıktım. "Sorun ne, bilmiyorum ama günün birinde anlatmanı umuyorum. Eminim ki üstesinden gelebiliriz."

Elimi bırakıp sandalyesinden kalktı ve büyük bir rahatlıkla kucağıma tırmanıp boynuma sarıldı. "Dün, seni endişelendirdiysem çok üzgünüm. Bu konuşmayı dün yapmalıydık ama gözlerimi açık tutmak bile çok zordu."

Seni, senin yerine de düşünmek şart oldu...

Beline sarılıp teninin kendine has, sakinleştirici kokusunu soludum. "Chifuyu, gerçekten de çok seviyorum seni."

Çenemi öpüp daha sıkı sarıldı. "Ah, ikimiz de boku yedik belli ki."

Sevmeye cesaret edebildiğim çocuk, hislerime karşılık veriyordu! Tüm aptallıklarıma rağmen beni itmemişti ve bu şansı sikemezdim.

Mutluluktan dolan gözlerini kırpıştırıp başının tepesini öptüm. "Y-yani artık birlikte miyiz?"

Biraz gerileyip göz devirdi. "Bak, benden romantiklik falan bekleme. Seni süslü randevulara çıkaracak ya da her fırsatta sana aşk sözcükleri sıralayacak falan değilim." Tokadan taşan saçımı okşadı. "Aynı şekilde, aramızdakilerin işimi yapmamı engelleyeceğini de düşünme." Kısa bir öpücük kondurdu dudaklarıma. "Benim gibi agresif bir serseriye katlanma konusunda bol şans diliyorum, Keisuke."

Belini okşayıp dudaklarına eğildim. "Daha önce hiç kimseyle çıkmaya kalkışmamıştım. Yani, sana da bol şans."

Kıkırdayıp burnumu öptü. "Benimleyken hiçbir şey ya da hiç kimseden korkmana gerek yok. Sana ilişeni mahvederim." Alt dudağını yaladı. "Eh, sevgilimi en iyi şekilde koruyamayacaksam ne sikime yarıyorum ki?"

Bu defa, gerçekten sevgilisiydim ve bu ayrıcalık muhteşemdi.

Dudaklarımız buluşunca, sımsıkı kapattım gözlerimi ve gerekmediği sürece bir daha asla Tokyo'ya adım atmama kararı aldım. Chifuyu'nun beni korurken yaralanmasını sadece bu şekilde önleyebilirdim.

ay, sonunda birleştirdim buradaki bajifuyu'yu
cidden rahatladım-

ve, asıl olaylardan önce azıcık sakinlik gerekiyor bence çünkü bu çiftin mutlu hallerini görmeyi hak ediyoruz ^^















bodyguard || tokyo revengersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin