4.9

2.2K 275 398
                                    

tw : rahatsız edici isimler

Baji

Chifuyu, eski alışkanlıklarını tekrarlarcasına, tüm yiyecekleri önce kendisi tatmış ve sonrasında da tabakları önüme itip sessizliğe gömülmüştü. Oteldeki tipleri süzerken son derece odaklanmış ve de tetkikteydi. Muhtemelen, bol gömleğinin altına silahını gizlemişti.

Koruma Matsuno, geri dönmüştü...

"Aç kalma," diyerek tabaklardan birini onun önüne ittim. Küvetteki ufak atışmamızdan beri, ilk defa konuşuyordum. "Sadece kahveyle durulmaz."

Omuz silkti. "Cenazenin ortasında kusmak istemiyorum. Buradan çıkınca cips ve sigara alacağım."

Elini kavrayacakken duraksadım ve başımla onaylamakla yetindim. Saçma bir soğukluk vardı aramızda ve durumu düzeltmek adına ikimiz de çabalamıyorduk.

Açıkçası, bu defa tamamen suçsuzdum ve Chifuyu'nun kafamdaki karışıklıkları gidermesi gerektiğini düşünüyordum. Sonuçta, tüm bu saçmalığı kendisi başlatmıştı ve gereksizce gizemli tavırları baymıştı az biraz.

Chifuyu'nun market alışverişini halledince taksiye bindik ve Takemichi'den aldığım adresi söyledikten sonra yeniden suskunlaştım. Chifuyu'nun tıkınma sesleri dışında, ölümüne sessizdi ortam.

Manjiro'nun gülümseyen fotoğraflarından birinin konulduğu alana varınca, içimdeki sıkıntı artmıştı. Evet, Manjiro'yla aramdaki arkadaşlığın temelinde korku yatıyordu ama yine de... arkadaşımdı işte. İlk arkadaşım.

Chifuyu, hafifçe boğazını temizledi. "Yakınımda dur."

Fotoğrafın etrafına dizilen kişilere yaklaşırken kravatımı gevşettim. Haftalar sonrasında ilk defa eski arkadaşlarımla aynı ortamda bulunuyordum ve gerilmemem imkânsızdı.

Birinin tekerlekli sandalyede oturduğunu görünce kaşlarımı çattım ve doğrudan o kişiye yöneldim. "M-mitsuya?"

Mitsuya, Toman'daki en saygın adam, tekerlekli sandalyedeydi ve yüzü çürüklerle kaplıydı. Yorgun ve bezgin bir hâli vardı.

Mor gözlerini bana çevirip hafifçe gülümsedi. "Yeniden seni görebikmemiz için birilerinin ölmesi mi gerekiyordu, ha?"

Elimi enseme atıp içimi çektim. "Son olaylardan sonra, Tokyo'da kalamazdım." Chifuyu'ya kaydırdım bakışlarımı. "Birileri aynı gün içinde, iki defa beni öldürmeye kalkışmıştı falan ama sana neler oldu böyle?"

Omzuma konan elle irkilsem de, Kazutora'nın altın rengi gözleriyle karşılaşınca rahatlamıştım ama bu his uzun sürmemişti. Gözleri kan çanağı içinde, yüzü hastalıklı bir sarılıkta ve ifadesi acı doluydu.

"Sen yokken tonlarca bokla uğraştık," derken sesi cılızdı. "İyi ki şehirden uzaklaşmışsın, Baji."

Kolu askıdaki Pah, birkaç küfür savurarak yaklaştı bize. "Böyle durumlara beynim yetmiyor falan ama belli ki, topluca siki tuttuk."

Chifuyu, gürültülü bir şekilde boğazını temizledi. "Biriniz özet geçerse çok sevinirim, beyler."

Mitsuya'ya su uzatan mavi saçlı, serseri kılıklı herif omuzlarını düşürdü. "Taka-chan, geçen hafta şirketteki merdivenlerin aniden çökmesi sonucu sakatlandı. Kazutora, üst üste iki defa gıda zehirlenmesi geçirdi. Pah, kuduz sokak köpeklerinin saldırısına uğradı. Kawata ikizleri ve Draken de trafik kazası geçirmişti iki gün önce ama durumları iyi."

Siktir, ne?

Sertçe yutkundum. "Peki, Mikey nasıl öldü?"

Mitsuya, suratını buruşturdu. "İntihar. Veda mektubu bile yazmış, orospu artığı."

Ha?

Chifuyu, kaşlarını çattı. "O değil de, senin burada ne işin var? Yuzuha, Osaka'da çalıştığını söylemişti."

Demek, Hakkai ismi bu yüzden tanıdıktı... Mitsuya, daha önce ondan sevgilisi olarak bahsetmiş ve gülümsemişti.

Eh, ben de cesaretini kıskanmıştım...

Hakkai, göz devirdi. "Taka-chan'ın bana ihtiyacı varken, sikmişim Osaka'daki işimi."

Tören başlamak üzereyken, Chifuyu kolumu kavradı ve tenha bir köşeye çekiştirdi beni. "Bence, buradan sıvışmalıyız."

Kolumu kurtarıp kaşlarımı çattım. "Saçmalama. Törenden sonra zaten gideceğiz."

Alt dudağını kemirdi. "Bak, içimde çok kötü bi' his var."

O his bende de vardı. Arkadaşlarımın başına gelenleri öğrendikten sonra, başka nasıl hissedebilirdim ki zaten?

Ona yaklaşıp dudağının kenarını öptüm. "Sorun çıkmayacak, Chifuyu. Hem, yanımda sen varken hiç kimse beni incitemez."

Omuzlarını düşürüp bakışlarını kaçırdı. "Olur da incinirsen kendimi asla affetmem, bilesin."

"Tören başlıyor," diyen Takemichi sayesinde Chifuyu'nun kaçış fikri cehennemi boylamıştı. Mikey için en azından bu kadarını yapmalıydım...

Takemichi, omuzlarımızı sıkarken güçlü görünmeye çalışıyordu. Kol askısını bile çıkarmıştı hatta.

Kilisedeki boş yerlere geçerken ses çıkarmamaya özen göstermiştik çünkü rahip dua okuyordu. Mikey'nin yakın çevresi ve ailesindeki herkes buradaydı muhtemelen çünkü kilise ağzına kadar doluydu. Neyse ki, basına kapalı düzenlenmişti tören.

Mikey'nin büyük abisi, konuşmak için kürsüye yönelirken görüşüm bulanıklaşmaya başlamıştı. Stres ve yorgunluk yüzündendi muhtemelen. Bir noktadan sonra da, ses ve renkler birbirine girmeye başlamıştı.

Tanrım, sorunum ne?

"Biraz hava almak ister misin, Baji?" diye soran sesin sahibini çözemesem de başımı sallamıştım çünkü buradan uzaklaşmak istiyordum. Hem de, hemen.

Kendimi, o şahsın insafına bırakırken de dünya tamamen kararmıştı.

evet, diğer bölümde tüm bunların ardındaki kişi açığa çıkacak ve son tahminlerinizi yazabilirsiniz (:
















bodyguard || tokyo revengersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin