tw : aşırı uzun bölüm
Baji
Deponun kapısı gürültüyle açılınca üçümüz de irkilmiş, içeriye dolan gün ışığı yüzünden de suratımızı buruşturmuştuk. Sanzu'nun saniyeler öncesinde, umursamazca, öne sürdüğü gerekçeyi sindirmeme bile izin yoktu anlaşılan.
En başından beri Manjiro'yu öldürmek istediyse, neden işe bana sataşarak başlamıştı ki? Amaç neydi yani?
"Amma da bokunu çıkardınız," diye bağıran herif yüzünden nefesim kesilmişti. "Ah, cidden umutsuz vakasınız."
Sanzu, ürkütücü bir kahkaha attı. "Yapma ama. Küçük kız kardeşimin intikamını almadan bırakamazdım bu piçi." Silahını okşadı. "İçi boş zaten."
Ha?
Senju, boruyu bana uzatıp kıkırdadı. "Bu da, boya ve biraz malzemeyle süslenmiş kartondan bir figür." Başını yana yatırdı. "Chifuyu'ya ya da sana zarar verecek değildik."
Başımdaki ağrı kötüleşti ve sinirden gülmeye başladım. Tüm bu saçmalıktan kurtulmayı başarınca, Chifuyu'yu alıp tanıdığım herkesten uzaklara kaçacaktım. Aksi takdirde, mental sağlığımı tamamen yitirebilirdim.
Takemichi, pembe saçlı kardeşlerin kafasına birer şaplak atıp aralarına oturdu ve bana utangaç bir bakış attı. "Selam, Baji-kun."
Chifuyu, haklıymış. Bu devirde kimseye güven olmazmış sahiden de...
Gülmekten yaşaran gözlerimi silip bir sigara daha yaktım ve başımı hafifçe iki yana salladım. "Sana da selam, Takemichi."
Bileğindeki saate kaydı bakışları. "Chifuyu, birkaç dakikaya uyanır. Sizi bayılttığım için üzgünüm ama Sanzu'nun ısrarcılığını bilirsin."
Omzuma dokundum istemsizce. Chifuyu'yu dinlemeli ve törene katılmak yerine buradan uzaklaşmalıydık. Bundan sonra, Chifuyu'nun bir dediğini iki etmeyecek ve onu her fırsatta şımartacaktım.
Takemichi, biraz öne eğildi. "Sana tüm bunları yaşattığımız için çok üzgünüm ama başka çaremiz yoktu. Manjiro'nun tamamen yalnız kalmasını sağlamalıydık."
Sigara dumanına boğdum ciğerlerimi ve kaşlarımı çattım. "Neden en yakın arkadaşını bu saçmalığa bulaştırdın? Şehirden ayrıldığımız gün, ciddi şekilde yaralanabilirdi."
Omuz silkti. "Sizi çok yakıştırıyordum ve bu tarz hamlelerin aranızdaki bağı arttıracağını ummuştum." Kıkırdadı. "Eh, yanılmamışım da. Chifuyu, çok daha riskli durumlardan yara almadan kurtulmayı başarmıştı ve bu yüzden de içim rahattı."
Toman'ın en saf ve masum görünen adamı Takemichi, gerçekte böyle biri miydi cidden?
Kendimi zorlayıp ayaklandım ve üstümdeki tozları silkeledim. "Chifuyu uyanmazsa seni gebertirim."
Takemichi, yeniden saatine baktı. "Bir dakika sonra, ilacın etkisi tamamen geçecektir. En yakın arkadaşımı incitecek değilim, Baji-kun."
En yakın arkadaşını kandırmaya çalışıp zehirlerken sorun yok ama!
Baygın sevgilimi kucağıma alıp dişlerimi sıktım. "Bitti mi?"
"Son bir şey daha var," dedi Senju ve ayağa kalktı. "Chifuyu, haklıymış. Gerçekten de değişmişsin." Bakışlarını kaçırdı. "Seninle bu konuşmayı yapabilmek için sizi bayılttık aslında."
Uyanmaya başlayan Chifuyu'ya daha sıkı sarıldım. "Ne demeye çalışıyorsun?"
Saçını geriye yatırıp alt dudağını kemirdi. "Tüm bu plana seninle başladık çünkü seni tamamen delirtmeyi ve tüm itibarını kaybetmeni sağlamayı umuyorduk." Doğrudan gözlerimin içine baktı. "On bir sene önce, bana yaptığın gibi."
Utanç ve vicdan azabıyla dolarken başımı eğmek zorunda kaldım. "Keşke, Chifuyu'yu üstüme salıp burnumu kırmasını sağlasaydın. Belki de, annemin etkisinden sıyrılıp arkadaşlığımızı kurtarmayı başarabilirdik."
Chifuyu, birkaç defa homurdanıp göğsüme sokuldu. "Kei?"
İlacın etkisi hâlâ sürüyordu muhtemelen. Aksi takdirde, üçünün de belasını sikmeye yeltenir ve aptallığıma sövmekten çekinmezdi.
Chifuyu'nun alnını öpüp içimi çektim ve üçüne kısa birer bakış attım. "Manjiro'yu neden öldürdüğünüz ya da hakkımdaki düşünceleriniz sikimde değil." Suratını buruşturup gömleğimi avuçlayan çocuğa sevgiyle baktım. "Bir daha asla sevgilime ilişmeyin."
Dışarıya çıkmamıza laf etmemiş, beni durdurmaya kalkışmamışlardı. Zihnim, sonsuzlarca soruyla doluydu ama önemi yoktu şu anda. Chifuyu'yu bir an önce güvenli bir yere götürmeliydim.
Neyse ki, bizi çok da uzağa kaçırmamışlardı. Depo, kilisenin arazisindeydi ve muhtemelen tören henüz bitmemişti çünkü görünürde kimsecikler yoktu.
Chifuyu, gözlerini aralayıp boynuma sarıldı. "Kei?"
Alnına bastırdım dudaklarımı. "Sevgilim?"
Kolları sıkılaştı. "Şu anda neyim var, bilmiyorum ve seni koruyabilecek durumda değilim." Boynumda bir ıslaklık hissettim. "Ö-özür dilerim. Yine çuvalladım."
Bahçedeki banklardan birine oturup belini okşadım. "Çuvallamadın, sevgilim. İyiyim."
Kucağımdan inip yanıma geçti ve saçını çekiştirdi. Yüzü, fazlasıyla solgundu ve dudakları morarmıştı. "Seni koruyamadım." Gözyaşlarıyla parlayan gözlerini kırpıştırdı. "S-sen de benim yüzümden incindin."
Sen de, derken?
Titreyen ellerini sıkıca kavradım. "Bebeğim, incinmedim ki." Yanağını öptüm. "Bak, sapasağlamım."
Eh, ruhsal açıdan tamamen bitiktim ama şu anda kendime ya da depoda yaşanan siktir boktan saçmalıklar silsilesine kafa yoramazdım. Chifuyu'yu yatıştırmalı ve kaygılarından arınmasını sağlamalıydım.
Parmaklarına birer öpücük kondurdum. "Fuyu, sevgilim, güzelim gözlerine yazık."
Sol elini çekip ensesini sıktı ve titrek bir nefes aldı. Solgunluğu artmış, ifadesi acıyla dolmuştu. Siktir, tansiyonu düşüyordu ve yanımızda abur cubur falan yoktu!
Onu yeniden kucağıma alıp gelirken gördüğüm taksi durağına yöneldim. Chifuyu'nun titremeleri artmış, vücudu buz kesmişti. Her an bayılabilirdi. Kaldı ki, şu anda kendinde değildi pek.
Böyle bir durumda ne yapılması gerektiğine dair hiçbir bok bilmediğimden, babasının çalıştığı hastanenin adını söylemiştim şoföre. Sonrasında da, ona sarılarak ağlamıştım.
Tüm bunlar, çok fazlaydı...
bölüm, pek de içime sinmedi açıkçası ama yapacak bir şey yok-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bodyguard || tokyo revengers
Hayran Kurgu"sevgi de neymiş? tapıyorum sana, kahrolası puşt!" → baji keisuke x matsuno chifuyu ← × koruma × çoğunlukla düz yazı [040122 - 130422]