5.2

2.1K 269 364
                                    

tw : şiddet, dehşet, manipülatif davranışlar, rahatsız edici isimler, karanlık dürtüler, kaos

tw2 : aşırı ötesi uzun bölüm

on bir sene önce

Baji

Suratıma inen tokat yüzünden acı çekmekten ziyade, sola savrulan kafam yüzünden denge kaybı yaşamış ve zemine kapaklanmıştım. Öylesine çok tokat ve yumruk yiyordum ki, bi' noktadan sonra fiziksel açıdan duyarsızlaşmıştım.

"Beni ikiletmemen gerektiğini ne zaman öğreneceksin, Keisuke?"

Sessiz kalmış, ağlama arzumu bastırabilmek adına da yanağımın içine geçirmiştim dişlerimi. Aksi takdirde, maruz kaldığım şiddetin dozu artardı.

Saçımı kavrayıp öfkeden koyulaşmış gözlerine bakmaya zorladı beni. "Tam bir hayal kırıklığısın." Tiksintiyle çekti elini ve böylece, yeniden yere düştüm. "Basit bir isteğimi yerine getirmekten bile acizsin!"

Salonun diğer köşesinde, kayıtsızca gazete okuyan babama kaydırdım gözlerimi ve belki de milyonuncu defa neden beni siklemediğini sorguladım. Duyarsız, umursamaz ve de gereksizce sakindi.

Ağzıma dolan kanı yuttum. "Anne, bunu yapmamı neden istiyorsun ki? Senju, çok yakın bir arkadaşım."

Senju, arkadaş tayfamızdaki tek kızdı ve her birimiz çokça seviyorduk onu. Bi' nevi, kraliçemizdi ve yeri doldurulamazdı.

Bu defa da, diğer yanağıma vurdu ve dudağımdaki yara kötüleşti. "O ucuz kızla arkadaşlığı keseceksin." Dizlerinin üstüne çöküp saçımı kavradı. "Fakir sürtüklerle takılman için doğurmadım seni."

Senju'nun ailesinin şirketi, kısa bir süre önce iflas etmişti ve ailesi dağılmıştı. Senju da, okulunu değiştirip daha ucuz bir semte taşınmak zorunda kalmıştı.

Alt dudağımı elimin tersiyle sildim. "Senju, sürtük falan değil. Ailesinin her şeylerini kaybetmesi, onu sürtük ya da ucuz yapmaz." Titrek bir nefes aldım. "Lütfen, anne."

Gözyaşlarıyla doldu gözleri ve başını olumsuzca salladı. "Ben, senin için her şeyin en iyisini yapmaya çalışıyorum sadece!" Hıçkırdı. "Fırsatçılara kanma diye uğraşıyorum..."

Vicdan azabıyla sarsıldım ve suratımı mosmor eden başka biriymiş gibi, anneme sımsıkı sarıldım. "Ö-özür dilerim."

Nazikçe okşadı saçımı. "Kei, tatlım, özürler konusundaki düşüncelerimi gayet iyi biliyorsun." Biraz geriledi ve çürüttüğü yanaklarıma birer öpücük kondurdu. "Söylediklerimi yaparsan bu geceyi tabutta geçirmekten kurtulabilirsin."

Korku, tüm benliğime sokuldu ve kendimi başımı sallarken buldum. Hiçbir fiziksel ya da psikolojik saldırı, o lanet tabutta saatlerce kısılı kalmakla yarışamazdı.

Omuzlarımı uyarırcasına sıkıp gülümsedi. "O kızın bir daha asla size yaklaşmamasını sağlayacak ve uslu bir çocuk olduğunu annene kanıtlayacaksın."

Oyun saati gelene dek, odamda oturup sessizce ağlamıştım. Annemin neden fakir kesime katlanamadığını sorguluyor, bir çözüm yolu bulmaya çalışıyor ve bu yüzden de çaresizliğin daha koyu tonlarına batıyordum. Hiç kimse, beni kurtaramaz ya da koruyamazdı ki...

Tanrım, sadece on iki yaşındayım... Tüm bu acı, sence de aşırı değil mi?

Annemin öğrettiği şekilde gizledim moraran yerleri ve en sahici sahte gülüşümü takınıp sitedeki oyun alanına indim. Pah, Manjiro ve Senju çoktan gelmişti bile. Top sektirmece oynuyor, kahkahalara boğuluyorlardı.

Acaba, Haruchiyo nerede kalmıştı?

Sorun yokmuşçasına katıldım onlara ve bir boşluk bulana dek de tüm ızdırabımı kalbime gömdüm. Yalnız kalınca, hayatıma sövmeye dönebilirdim nasılsa.

Senju'nun sırt çantasına yerleştirdiğim zarfın içinde ne vardı, hiçbir fikrim yoktu çünkü bakacak cesareti bulamamıştım. Tüm bunlar, ölmeyi diletiyordu.

Senju, beni dirseğiyle dürtünce irkilmiştim. "Baji-kun, bir sorun mu var? Dalgınsın."

Sahte agresifliğime bürünüp homurdandım. "Benimle neden ilgileniyorsun ki, Senju-chan?" Üstümdeki tozları silip ayağa kalktım. "Gayet iyiyim işte."

Sırt çantasına uzandı. "Şu çok sevdiğin çikolatadan getirmiştim." Kıkırdadı. "Belki, böylece gerçekten iyi hisseder ve çantamla uğraşmayı kesersin."

Panikle haykırdım. "Lanet çantana dokunmadım bile!"

Manjiro, bana bıkkın bir bakış attı. "O çantada ne var?"

Senju, kaşlarını çattı. "Çantamı salın ulan!"

Manjiro, onu siklemedi ve çantayı kaptığı gibi koşmaya başladı. Senju, peşine düşse de ona yetişmesi mümkün değildi. Manjiro, gerçekten de çok hızlıydı.

Pah, ikiliye anlamsızca bakıp yanıma çöktü. "Böyle saçmalıklara beynim yetmiyor. Özet geçsene."

Omuz silktim. "Ben de anlayamadım ki."

Manjiro, ağaca tırmanıp gür bir kahkaha attı. "Bakalım, burada neler gizliymiş!"

Senju, orta parmak çekti. "Çok kötüsün, Mikey!"

Manjiro, çantayı kurcalayıp zarfı buldu ve içindekilere bakarken gülüşü dondu. Bir an sonrasında da, yere inmiş ve Senju'nun gırtlağına yapışmıştı.

Siktir, ne?

Senju, kurtulmak için çırpınsa da çaresizdi. Pah ve benim müdahalem bile faydasız kalmıştı. Manjiro, karanlık dürtülerine yenilmişti...

Bir taş bulup Manjiro'nun kafasına savurdum ve böylece, Senju arkama saklanacak zamanı bulabildi. Öksürüyor, omzumu korkuyla sıkıyordu.

Manjiro, elindeki fotoğrafı havaya kaldırıp ürkütücü bir ifadeye büründü. Yarılan alnını siklemiyor gibiydi. "Kız kardeşimin çıplak fotoğraflarının sende ne işi var, kahrolası?"

Hassiktir.

Senju, kaskatı kesildi. "N-ne?"

Manjiro, karşımda dikildi. "Ceset sayısını arttırma, Baji."

Senju, omzuma geçirdi parmaklarını. "Baji, o fotoğrafları sen mi koydun yoksa?"

Sertçe yutkundum ve sonrasında kendimden tiksineceğimi bile bile, elini ittim ve Manjiro'nun yanına geçip sahte bir tiksintiyle süzdüm onu. "Zaten, Emma-chan'a bi' tuhaf bakıyordun hep."

Senju, dolan gözlerini kırpıştırıp ellerini yumruk haline getirdi. "Baji, bana bunu neden yapıyorsun? Çantamı kurcaladığını gördüm!"

Anne, neden?

Manjiro, boynunu kütletti. "Baji'ye bok atmaya cürret ettiğin için seni iki defa geberteceğim, Akashi."

Senju, burnunu çekti ve bana hayal kırıklığıyla baktı. "En azından, sebebini söyle. Seni incitecek ya da gücendirecek bir şey mi yaptım, ha?"

İçsel nefretim artarken sahte bir öfkeyle homurdandım. "Şimdiden varoş bir sürtük gibi davranman çok acı, Akashi."

"Bu kadar saçmalık yeterli!" diye bağıran Haruchiyo'nun nereden çıktığına dair hiçbir fikrim yoktu. Kız kardeşini arkasına alıp kaşlarını çattı. "Senju, hiçbir sikim yapmadı. Gücünüz ona mı yetiyor, piçler?"

Manjiro, yerdeki cam parçasını avuçlayıp Sanzu'nun dibinde bitti. "Bizi yalnız bırakın."

Pah ve ben, onu ikiletmedik bile.

O gün yaşanacakları kestirebilseydim, anneme karşı koyar ve tabuta girerdim. Yeminim olsundu ki, yapardım...

evet, senju'nun neden kei'den yıllarca nefret ettiğini öğrenmiş oldunuz. flashback şeklinde yazmak daha mantıklı geldi ve yazarken çokça zorlandım-













bodyguard || tokyo revengersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin