Bölüm 31 - Yaratık Mı Diyorsun Sen Bana?

423 44 35
                                    

Yeniden merhabalar pandispanyalarım... Yine bir gece vakti, benim için zaman 01:50 civarlarındayken sizlere klasik Pazatesi bölümü getirdim. Yorumlarınızı o kadar çok okuyup güç alıyorum ki ne ben anlatabilirim ne de kelimeler yeter inanın, sadece yukarıdaki parçada olan gibi diyebilirim ki, 'Fakat Müzeyyen bu derin bir tutku.'. Neyse, çok duygusala bağlayıp uzatmadan sizleri bölümle baş başa bırakayım...

Bu arada söylemediğim zaman tamamen unutulduğunu görerek, ki etkileşimi de hesaba katarsak zaman harcıyorum, bir beğeni, iyi veya kötü(yapıcı eleştirisel) şekilde yorumunuzu eksik bırakmayın...
Unutmadan daha hızlı haberdar olabilmek, hikayeler hakkında story, reels ve iletişime geçebilmek adına,
instagram: BiCeruVar

Unutmadan daha hızlı haberdar olabilmek, hikayeler hakkında story, reels ve iletişime geçebilmek adına,instagram: BiCeruVar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

'İlk defa nefesimi, ilk defa kalbimi, ilk defa kendimi hissediyorum. İlk kez bu kadar görüyorum kendimi yüzlerce kez aynaya bakmış olmama rağmen... İlk kez çocukmuş, ilk kez içimde kapkara bir gecede sokak lambaları ışıl ışıl yanıyormuş, ilk kez uzun bir yola çıkıyormuş gibi hissediyorum.'

'Sen bana bakarken, bütün ezberlerimi unutuyorum.' Pera'nın parmakları yüzünde yer bulduğunda usulca gözlerini kapatarak nefeslendi. Biri huzuru mu sorguluyordu? Dağhan'a göre şu ana şahit olduktan sonra bir daha asla, hiçbir huzurdan tat alamazdı o sorgulayan. İçindeki kanat çırpan her kuş birbiriyle çarpışıp ardından yolu bularak çiziyorlardı rotalarını ve bundan zerre pişmanlık duymuyorlardı. Dağhan'ın ise rotası belliydi... Rotasız ama ulaştığı konum Pera olacaktı. Çizgisiz, devamında ne yapacağını bilemediği, daha ne kadar sevebileceğini tahmin dahi edemediği bir yoldan ilerleyecekti... O yolda ise sevgisi asla yeterli gelmeyecekti kendine bile...

Deniz masadaki tabakları kaldırıp kahveyi kış bahçesine çevrilmiş alana getirdikten sonra evden çıkmıştı. Pera kolunun altına kedi gibi sindiği adama daha çok sokulup bahçede gözlerini gezdirdiğinde derin bir nefes alarak şimdiye şükür çekti. Hayat o kadar garip geliyordu ki ufacık bir an tüm zamanı alt üst edebilir, insana fırsat kadar dezavantajlar da sunabilirdi. Başının üzerindeki dudaklar üç saat önce kendisine uzanmak için bile belge ve izin gerektirirken şimdi istediği vakit öpebiliyordu mesela.

'Bazen hiç bitmeyecek gibi geldi...' Dağhan mırıldanıp sigarasından derince bir nefes çektiğinde başını hafifçe kaldırarak baktı adama. Kokusunda, dokunuşunda kaybolup, kendini tekrar buluyordu resmen.

'Seni o kadar yalnız bıraktım ki, bunun nasıl affının olacağını içim almadı. Yani, ne bileyim... Daha yeni başlamışız, her şeyi koymuşuz ortaya ve bir anda seni bensizlikle sınayıp, sensizlikte kavrulmaya başladım.' Bedenini hafifçe çektiğinde adamın bacaklarının üzerindeki dizlerini okşayan parmaklara gülümsedi. Elaları kendine hasret dönerken tebessümü yüzünden bir an kaybolmadı.

'Özür dilerim güzelim, bu savaşın en masumu olduğun halde en çok yara alanı olduğun için özellikle, affet beni.'

'Benim gönlüm hiç senin özrünü beklemedi ki. Ben sevdim Dağhan, seni sevmeyi de beklemeyi de sevdim. Özür dilemene gerek yok.' Başını sağa sola salladığında adam parmakları arasındaki sigarayı söndürüp kendini saran kolunu sıkılaştırarak kucağına çekti. Alnını alnına yasladığında kapanan gözleriyle derin bir nefes aldı.

BUTİMARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin