Bölüm 42 - Tehdit Etmeye Mi Çalışıyorsun?

374 48 112
                                    

Cuma bölümüyle sizlerleyim canlarım... Hepinize merhabalar! Yine acılara yürüyor korkmuyorum tadında bir bölümle geldim sizlere, bakalım bu kez bana kaç isyan gelecek, neler olup bitecek yorumlarda.... Umarım dilediğiniz gibi bir bölüm olmuştur...

Söylemediğim zaman tamamen unutulduğunu görerek, ki etkileşimi de hesaba katarsak zaman harcıyorum, bir beğeni, iyi veya kötü(yapıcı eleştirisel) şekilde yorumunuzu eksik bırakmayın...
Unutmadan daha hızlı haberdar olabilmek, hikayeler hakkında story, reels ve iletişime geçebilmek adına,

Instagram: BiCeruVar

------------------------------------------------

'Seni hiç anlamıyorum...' Pera gülse de başını sağa sola salladı. Aldığı yanıtlar sürekli dumur olmasını sağlıyordu. Görüşebilir ancak kontrol altında tutulmalı, yani tehlikeli ama elimin uzanacağı yerde dursunlar, ensesinde olayım, hissetsin o tedirginliği diyordu.

'Benim hiç kırılgan noktam olmadı. Çocuk olmak, yaşıtlarım gibi tek derdimin bilgisayar oyunu olması, işten gelen babanın boynuna atlamak nedir hiç öğrenemedim. Zamanla fark ettim ki babamın sadece dikkatini çekebildiğim nokta parasıyla susturduğu okul heyetiydi. O yüzden de devamlı şiddete başvurdum. Çevremdeki çoğu insan beni tanıdığı için değil, benden çekindiği için arkadaşımdı. Devrim, Nida ve Pamir dışında. Babamın beni ciddiye alıp kızmasını istedim. O ise okula bağış yapıp yanında süs köpeği gibi beni taşımayı seçti. Sana yalan söyledim.' Son cümlesi gözlerinin şaşkınca Dağhan'a odaklanmasını sağladığında tek elini sakalları üzerinde sıkıntıyla gezdirişini seyretti. Sana yalan söyledim diyerek açık itirafta bulunan bir cümle içerisinde ne kadar kaybolabilirdi bilmiyordu Pera, buna ne kadar sinirlenmeli, hatta kavga çıkarmalı mıydı? Fakat hepsi bir kenarda dursun, söylediği yalanın ne olduğunu deli gibi merak ediyordu.

'Yalan söyledim çünkü benim için üzülmeni istemedim. Babamdan sadece annem şiddet görmedi. Sırtımdakiler, kolumdakiler... Kavga ettiğim sıralarda olmadı. O gün, öldüğü gün... Beni öldürmeye gelmişti.' Yaşadığı durumdan utanırcasına mırıldandığında Pera'da aslında utanması gerekenin kendisi olmadığının farkındaydı. Bu durumdan utanması gereken en son kişi bu savaşın mağdurları değil miydi zaten? Henüz çocuk yaşta görmeye başladığı şiddete rağmen şimdi karşısında duygusal bir adam olarak oturan Dağhan kesinlikle üstlenmemeliydi bu sorumluluğu.

'Ne?' Pera'nın fısıldarcasına çıkan sesiyle kuruyan dudaklarını ıslattı Dağhan. Pera'nın neden kendini anlamadığını biliyordu fakat anlamasını istiyordu. Neden Deva için o herifin bu evin eşiğinden geçmesine müsaade edeceğini, neden bu kadar görünürken görünmez olduğunu, neden bir parmak hareketiyle bir anda silahların patlayabileceğini, neden bu işlerin içinde paravan görevi görecek şirketi kurduğunu, neden Dağhan Kalaycı olmayı sevmediğini, hepsini öğrensindi.

'Ben çocuk değil güçlü olmak zorundaydım. O da kendisine maşa bulmak zorundaydı. Veliaht falan değil, tek istediği pis işlerini yaptıracak biriydi. Başta sevmesini umut ederek, sonra biraz Deha bari görmesin o pisliği diye, biraz da şiddet bağımlılığım yüzünden yaptım. Çoğu istediğini... Uyuşturucu... Silah kaçakçılığı... Hatta tetikçiliğini dahi yaptım. Ama onun bile planlamadığı bir şey oldu.' Dudaklarını sıkı sıkıya birbirine bastırdığında başını usulca sallayarak gözlerini kaçırdığı kadına yeniden çevirdi.

'Sana aşık oldum.' Elinin üzerindeki okşayan parmağın duraksamasıyla fincanı bırakıp ince parmakları da avucunun içine aldı.

'Fuat Kalaycı'nın bütün planlarını sana aşık olmam bozdu. Aşk onun için zayıflıktı, acınacak hale düşmek, olmayan bir şeye bağlanmaktı. Sevkiyatları durdurdum, adamlarımı çektim, tek istediğim senin sevebileceğin bir adam olmaktı. Kendimin bile görmediği ama senin gördüğün adam olmak.'

BUTİMARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin