Bölüm 54 - Beş Ocakta Ne Oldu?

326 42 35
                                    


Merhabalar Butimarlarım... Upuzun bir bölümle geldim sizlere bu kez. Ufak bir kız kardeş meselemiz var biliyorsunuz ki, işte tam da bu noktadan alıp yürümeye devam etme yanlısıyım. Bakalım bu bölüm istediğiniz gibi olmuş mu... Yorumlarınızı, özelden attığınız mesajlarınızı, önerilerinizi ve en çokta bölümü tamamen bitirdikten sonra karakterlerin içsel duygularına kadar dahil ettiğiniz fikirlerinizi çok seviyorum. O kadar ki bir yandan Elif hanıma olan kızgınlığınızı, bir yandan da ona karşı duyduğunuz şefkati gözlerimden kalpler çıkarken okuyorum. Bu yolda hepimiz koşarken bir kadın olarak, sizin gibi güçlü kadınlar ve onları destekleyen adamlarla tanıştığım için çok mutluyum... Hadi şimdi yeni bölüme geçelim...

Söylemediğim zaman tamamen unutulduğunu görerek, ki etkileşimi de hesaba katarsak zaman harcıyorum, bir beğeni, iyi veya kötü(yapıcı eleştirisel) şekilde yorumunuzu eksik bırakmayın...
Unutmadan daha hızlı haberdar olabilmek, hikayeler hakkında story, reels ve iletişime geçebilmek adına,

Instagram: BiCeruVar

------------------------------------------------

'İki ay olacak ve iki aydır tek bir adım ilerleyemedik. Ne çalışanlar, ne evraklar, altı haftadır tek bir ibare, iz yok. Başka çaremiz var mı?' Başını sağa sola sallarken derin bir nefes alsa da Dağhan daha çok çıkmaza girdiklerinin bilincindeydi. Zaman geçiyordu ama sonuca ulaşamıyorlardı. Sanki üzerlerine dağın başında çığ düşmüştü ve iki kardeş çıkabilecekleri yerin tam aksine sürekli kazıp duruyor gibi daha da derine indiklerini hissediyorlardı. Bulamadıkları bir yanlarında olmayan Didem, bir de avuçları içindeki anahtarın nereye ait olduğuydu.

'Kalmadı başka çaremiz abi, beş on yıllık mesele değil ki emniyet kameralarından sonuç bulalım, teknolojinin olmadığı bir dönem, takip makip olmaz. Sadece kağıt üzerinde tutulan işlere bakınca nasıl bulacağız nüfus kayıt dışında?' Deha'nın tekrar isyan eden sesiyle oturuşunu dikleştirdi. Ne demişti az önce? Dahası neden hiç aklına gelmemişti Dağhan'ın.

'Takip...' kaşlarını çatıp mırıldanırken Deha başını sallayıp onay vermişti ki hızlıca koltuktan kalkarak odada gözlerini gezdirdi.

'Takip lan takip.' Sesindeki heyecan odanın duvarlarına çarparken sanki bir şeyler çözümlemeye çalışır gibi olan haliyle işaret parmağını havada sallayıp devam etti konuşmasına, 'Bende aynı işin içindeyim kullandığım telefon zerre önem taşımıyor, ortalıkta duruyor. O herif hiçbir zaman yeni nesil kullanmadı. Son kullandığı takip edilemeyen telefonlardandı. Zaten ondan başka telefonu da olmadı. Gerçi sana niye anlatıyorum ki... Hatırlamazsın bile, cebinden bile çıkarmazdı.' Çatık kaşları düzelirken dudağının sağ tarafı usulca kıvrıldığında Deha derin bir nefes alarak abisinin umudunu kırmak istemeyen halde olsa da yüzünü buruşturdu.

'İyi de bu dediğine göre hem takip edemeyeceğiz, hem milattan önce üretilmiş bir şey o. Yani-' fikir yürütmesinin önünü kesmek istercesine ellerini iki yanına açarak gülümsemesini büyüttü. Bu onlar için bir imkansızlıktan çok kolay bir ulaşım yoluydu. İçindeki durgunlaştıramadığı heyecan daha da artarken asıl mesele telefonun değil, o telefonun sahibine ulaşanların veya ulaşmaya çalışanların kim olduğundan ibaretti.

'Her haltı biliyordum Deha, hepsinin içindeydim. O siktiğimin işlerinin her detayı ellerimdeydi, avuçlarımın arasında onlarca pis iş vardı. Fakat o telefona bir kez bile dokunmadım ben, elime hiç alamadım çünkü izin vermezdi. Numara vereceği zaman, hatta şarja takacağı zaman dahi teslim etmezdi. Nerede o telefon? Morgdan çıkarılırken kim eşyalarını aldı?' hızlıca masanın önündeki koltuklara yaklaşıp cebinden kendi telefonunu çıkardığında Deha'nın şüpheyle bakan gözleri üzerinde gezindi.

BUTİMARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin