Bölüm 72 - Sen Fazlalık Değildin

312 38 20
                                    


Kasımdı. Soğuktu ve Irmak bana bu aylarda ''Ben bu hikayeye bomba gibi düşeceğim haberin olsun!'' diyerek sizlere selam vermişti. Irmak bir senedir bizlere verdiği o selamda ne kadar acı çektiğini anlattığı kadar, ne kadar ayakta kaldığını da göstermişti. Fakat onun da ötesinde deli gibi onu bulmak adına çaba gösteren Dağhan kapının hep ardındaydı. Bir an umutsuzluğa kapılmadan deli gibi kız kardeşini arayışını ben atlatamıyorum arkadaşlar. Yazıp çizmiş olabilirim fakat Dağhan'ın abiliği benim de sol tarafımda ayak izi bıraktı. Şimdi bir sene öncesine dönüyorum da zihni durmuş gibi olan o adam ne çabalar göstermişti. Her fırsatı değerlendirirken gerçeklerle yüzleştiğinde ise donup kalmıştı. Bir abi için kız kardeş ne kadar insanı dehşete düşürebilirse Dağhan on mislini yaşamıştı. İyi bir evlattı Dağhan, sonra iyi bir abilik yaptı erkek kardeşine, iyi bir sevgili, iyi bir eş, iyi bir baba ve bir kız kardeşe çok iyi bir abi olacak şekilde baş kaldırdı. Ama en önemlisi iyi bir adamdı Dağhan. Yüreğiyle, sözleriyle kadınların kırılan kanadına kanat olabilecek, sahalarda onun gibi daha çok erkek görmek istediğimiz adamlardan...

Bütün bunlardandır belki bence ben iyi ki Dağhan'la tanışma lüksüne eriştim. Onu yazabilecek kadar içimde büyütüp, yaşatabilecek kadar tanıştım, sizinle ona kızdım ama yine de bazen başını okşamak istediğim zamanlardan kaçamadım. Omuzları dik, duygularını profesyonel şekilde saklayabilecek olsa da sakınmayan, Pera'yı göğsünde durgunlaştırıp saran, böyle bir adam muhakkak vardır dünyada dememe sebep olan tüm özelliklerin iyi ki var Dağhan. Senden, sana benzeyenlerden yüzlerce, binlerce görebilmek umuduyla... Bir gün New York'ta tavuklu waffle yerken hayalinle dahi göz göze gelebilme ihtimali dilerim kendime...

Sizleri bölüm duyuruları ve paylaşımımızın daha da çoğalması adına instagrama beklediğim gerçeğini atlamayalım lütfen...

Instagram: BiCeruVar

---------------------------------------------

Bu masada kimlerin oturduğu takip edilememişti, koltuklar kimlere dağılmış, içeride var olan ve yok olan nedir, işin gizi sırrı nasıl kabul edilir o kara dünyada asla çözülememişti. Bu masaya da, şuan Irmak'ın oturduğu koltuğa da dair tek bilgi vardı herkesin elinde, içeride dönen her şeyden bilgisi olan tek kişinin Dağhan Kalaycı olduğuydu. Çok kişinin gelip geçtiği sandalyeler, patlayıp ortalığa dağılan kadehler, ölenler, kalanlar, yaşamak için yalvaranlar, yaşamamak için göz yaşı dökenler, hepsi ama hepsi Dağhan'ın kararmaya ant içmiş gibi olan ruhunun şahitliğindeydi. Şimdi ise başından beri olduğu o koltukta aslında herkesin olmasından korktuğu kişi vardı. Irmak Hale Tütüncü, daha doğrusu Irmak Hale Kalaycı... Bu zamana kadar herkesin asla anlaşamadığını düşündükleri ikili şimdi bu masada hem beraber oturacaklardı, hem de bu kez masanın en başında Irmak yer almış olacaktı. Kalıplaşmış bir inancı yıkmak ne ise Dağhan'ın o koltuğu devretmesi de o kadar alışılmış durumdu işte. Fakat bazen darbe, gerçek bir darbe olmaktan çok daha ötede hayat kazanırdı. Yıllardır aklında sinsi bir sürü plan olduğunu düşündükleri Irmak Hale şimdi oturduğu koltuğun kolçaklarına kollarını yaslamış, dudağındaki hain ve kışkırtıcı gülümsemeyle sağ bacağını sol bacağının üzerine atarak hepsini seyrediyordu.

'Bu ne demek Dağhan? Koltuğun Irmak'a mı kalıyor?' gözleri kırklarında olmasına rağmen saçlarındaki yoğun beyazlamayla ve elbette yoğun koşuşturma yüzünden yaşlanmış haliyle neredeyse elli gibi gösteren Tuna'ya döndüğünde üst dudağı kıvrıldı. Yüzünde hem şok olmuş, hem de afallamış bir ifade vardı fakat daha yoğun olan mimiği de kızgınlıktı. Şimdiye kadar kimsenin üzerinde söz söyleme hakkı olmayan, tek kişinin, Dağhan'ın ağzından dökülecek kelimeyle orada öylece kalan koltuğun asla bu masaya oturmamış bir kadına verilmesinin kızgınlığıydı bu. Dahası eğer Dağhan Tuna'yı birazcık tanıyorsa o koltukta birinin değil, bir kadının oturması daha çok sinirlendirmişti bu herifi.

BUTİMARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin