Bölüm 40 - Görüşürüz Deva'nın Babası

398 43 73
                                    

Geçmiş kalmış bir Pazartesi bölümüyle sizlerleyim canlarım... Hepinize merhabalar! Geç kalmış olsak da sizleri şimdiden baş başa bırakıyorum.

Söylemediğim zaman tamamen unutulduğunu görerek, ki etkileşimi de hesaba katarsak zaman harcıyorum, bir beğeni, iyi veya kötü(yapıcı eleştirisel) şekilde yorumunuzu eksik bırakmayın...
Unutmadan daha hızlı haberdar olabilmek, hikayeler hakkında story, reels ve iletişime geçebilmek adına,

Instagram: BiCeruVar

------------------------------------------------

'Güzelim?' beyni donuklaşmaya başlarken mırıldandığında az önce masaya tutunan parmaklar daha fazla kendinde güç bulamamıştı belli ki kayıp gitmişti bile. Sıkı sıkıya tuttuğu beline rağmen dengesini koruyamadığından dizlerinin üzerine çöktüğünde etraflarında toplanan kalabalıkla bakışlarını insanlarda dolaştırdı. Hayatında ilk kez soğuk kanlı kalamıyordu, kaldı ki ne yapacağını düşünemiyordu bile. Az önce içini ısıtan kadın şimdi parmaklarının buz tutmasına neden oluyordu resmen.

'Pera. Pera...' karşısına diz çökmüş Pamir çatık kaşlarıyla baktığında onun kendine getirme umuduyla Pera'ya iki üç kez tokat atmasıyla derince nefeslenmeye çalıştı. Ancak çalışmakla yetindi çünkü onu bile yapamayacak haldeydi adam, nefes bile alamayacak hale düşmüştü resmen. İnsanın tüm bedeni görünmez tırnaklarla parçalara ayrılıyormuş gibi hissedebilir miydi? Dağhan tam da şimdi öyle hissediyordu. Tüm bedenini birisi parçalıyor, ruhunu zorla kendinden söküp almaya çalışıyor, gırtlağına basılıyordu adeta.

'Dağhan...' Pera'nın sesi kulağına inlercesine iliştiğinde sertçe yutkundu.

'Ka-kanaması var. Hastaneye gitmemiz gerek.' Bakışları Pamir'in tedirginlikle odaklandığı yere, kadının bacaklarına yönlendiğinde krem rengi pantolonun yeni yeni kızıllığa boğulmasıyla Pera'nın yüzüne avucunu yasladı.

'Dağhan, Dağhan kendine gel.' Aklından milyonlarca şey geçse de tepki veremiyordu, bedeni, ruhu, varlığı kilitlenmişti sanki. Ki çok geçmeden Pamir'in kendine gel yakarışları arasında yüzüne çarpan sert tokatla kadının yüzündeki elini bacaklarının altından geçirip çöktüğü zeminden kalktı.

'Haber verin arabalardan birini kapıya getirsinler! Hemen!' ardında bıraktığı Pamir'in bağrışını da duyduğunda hızlı adımlarla beraber ana kapıya ulaştığında gelen arabaya attı bedenini. Bakışları kadının sıkı sıkıya kapanmış gözlerinde, acı çeken yüzünde dolaştığında kollarındaki bedeni daha sıkı sardı.

'Canın yanıyor, canın yanıyor ama geçecek. Konuş benimle, aç hadi gözlerini. Hastaneye gidiyoruz Pera, bak güzelim.' Az önce kapalı olan gözler çektiği acıyla daha da kasılan yüzüyle kollarında kıvranan kadın zorlukla aralandı.

'Ne olduğunu bilmiyorum. Dağhan çok kötü...' acıdan kısılan sesine rağmen ince parmaklar kolunu sıkıca kavradığında içindeki yıkıma da engel olamamıştı. Aklı başında hareket edemiyordu ki, yapamıyordu. Sanki zihni düşünmeyi bir kenara bırakmıştı.

'Sakin ol güzelim. Yalvarırım, yalvarırım bırakma kendini.' Saçlarını okşayıp yolu kontrol ettiğinde dudaklarını ıslatarak tekrar döndü göğsüne başını yorgunlukla yaslamış bedene. İnsan acı çekerdi, geçer giderdi. Ancak insan sevdiğinin acı çektiğini görünce geçmiyor aksine daha da çıkılmaz bir yola sürüklüyordu. Oluk oluk akan kana bir kez yüz buruşturma zahmetinde bulunmamış bir adama göre Dağhan'ın şu an içi buruş buruş oluyordu.

'Geldik sayılır, Pera, sevgilim, korkma, geçecek birazdan.' Telkin vermeye çalışırken dahi yalvarırcasına çıkan sesiyle konuşsa da aracın durmasıyla açılan kapıdan kollarındaki bedenle çıktı. Gelen sedyeye bir çırpıda kollarındaki bedeni bıraktığında kadının elini sıkı sıkıya da yakalamayı da ihmal etmedi.

BUTİMARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin