"Peki ilk kez ata bindiğiniz günü hatırlıyor musunuz?"1986- Haziran
" Güneş, hadi kalk kızım. " Güneş gözlerini ovuşturarak uyandı.
" Anne. "
" Hadi kalk bakalım. Kahvaltı ettikten sonra atlara bakmaya gideceğiz. " Güneş, uyku mahmurluğundan annesinin ne dediğini anlamamıştı.
" Gel Güneşciğim elini yüzünü yıkayalım." Fulya, yataktan çıkardığı Güneş'i banyoya götürüp elini yüzünü yıkamasına yardımcı olup, sonrasında üzerini değiştirdi.
" Güneş! " Nejla yine her zamanki gibi koşarak merdivenlerden inen Güneş'i uyardı. Annesinin uyarısıyla yavaşlayan Güneş merdiven korkuluğuna tutunarak indi aşağıya.
Güneş kahvaltısını yaparken Nejla gazetesini okuyor, gözünün altından Güneş'i izliyordu. Sırf onun yanında kalması için, onu ata bindirmenin iyi bir fikir olup olmadığını tartıyordu sürekli.
Kulüpte onun yaşında, hatta daha küçük yaşta ata binen çocuklar vardı. Nejla'ya göre, Güneş fazla el bebek gül bebek yetişen bir çocuktu. Ata binmek her zaman tehlikeli olabilirdi.
" Bitti. " Fulya, Güneş'in ağzını sildikten sonra sofrayı toplamaya başladı.
" Anne, o gün gördüğümüz atlar çok büyüktü. Ben onlardan ya korkarsam?"
"Anneciğim neden korkacaksın ki, ben hep yanında olacağım. Sana yardımcı olacak başka insanlarda olacak, korkma." Nejla, Güneş'i sakinleştirmeye çalışsa da aslında kendisi daha çok korkuyordu.
Ama zaten Nejla için çocuk yetiştirmek böyle bir şeydi. Çocuğu için her seferinde aynı endişeyi yaşardı. Güneş onun bu hayattaki tek dayanağıydı.
Evde son hazırlıklar da tamamlandıktan sonra Fulya, Güneş'in eşyalarını hazırlayıp arabaya koydu.
Güneş yol boyunca faytonu ve onu çeken atı izledi. Daha önce hiç bu kadar dikkatini çekmemişti.
Fayton, iskelenin önünde durunca hep birlikte faytondan indiler.
Güneş, annesinin elini sıkıca tutmuş ata yakından bakmaya çalışıyordu. Onun için o kadar büyük bir canlıydı ki. Nejla, onun bu çekingenliğini anlayıp Güneş'i kendine doğru çekti.
" Her şeyi aldım Nejla Hanım. " Nejla, Güneş'e gülümseyip onu iskeleye doğru yönlendirdi.
Vapurda giderken Güneş başını annesinin kucağına, ayaklarını da Fulya'nın kucağına uzatıp yol boyunca gökyüzünü izledi.
Vapur iskeleye yanaştığında Fulya bütün eşyaları toplamış önden inerken, nejla mayışan Güneş'i kucağında vapurdan indirdi.
"Merhabalar Nejla Hanım. " Şoför aracın kapısını açtığında Nejla önce Güneş'i koltuğa yatırıp yanına oturdu.
At çiftliğine giden yol yaklaşık yarım saat sürüyordu. Bu süre zarfında Nejla sadece Güneş'i izlemişti. Çiftliğe yaklaştıkça içinde büyüyen bir huzursuzluk vardı.
Aslında kendine bile itiraf etmekte zorlanıyordu ama Güneş'in atlardan hoşlanmamasını bütün kalbiyle diliyordu. Belki sevmez ve Fransızca, bale, piyano gibi dersleri almaya devam eder diye aklının bir köşesinden geçirmişti.
"Güneş kalk anneciğim geldik. " Nejla, Güneş'in saçlarını okşayarak uyandırmaya çalışıyordu.
Güneş gözlerini ovuşturarak uyandı.
Çiftlikte Güneş ile Fulya ilgilenecekti. Çünkü burası Nejla'nın iş yeriydi. Buraya gelince her şeyi unuturdu, kızını bile.
" Güneşciğim dikkatli ol. " Fulya, elini tutup oradan oraya atlayan Güneş'i zapt etmekte oldukça zorlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şubar
General FictionGüneş, Türkiye'yi uzun süre sonra olimpiyatlarda temsil eden binici olmak isterken kendini bir anda Türkiye'nin ilk kadın jokeyi olarak bulur. Başarısız geçen olimpiyat elemelerinin ardından kariyerinin bittiğini düşünen Güneş, karşısına çıkan bu f...