Esra, Mete'den aldığı adrese gitmek için sabahın köründe yola çıkmıştı. Hiç tek başına bu kadar uzak bir yola kendi kullandığı araba ile gitmemişti. Babasından gizli bir iş yaptığı için kendini suçlu hissetse bile Güneş Rüzgar ile tanışacağı ve eğer şansı varsa röportaj yapacağı için çok heyecanlıydı.
Bursa il tabelasını geçtikten sonra ara toprak yollardan köy gibi bir yere gelmişti. Çok gelişmiş olmamasına rağmen fena sayılmayacak bir yerdi. Köy merkezinden sora sora Güneş' in evini bulmuştu.
Evin etrafı çitlerle kaplıydı. Esra buradan sonrasını yürümesi gerektiğini düşünerek arabadan indi. " Kalede mi yaşıyorsun be kadın? Bu ne?" Etraf o kadar korunaklıydı ki, Esra nereden bahçeye gireceğini bulamamıştı.
En son bir çitin altından geçip bahçede yürümeye başladı. Evinde bahçeden aşağı kalır yanı yoktu. Esra olabildiğince etrafa bakındı ama kimseler gözükmüyordu.
Kapıyı çalıp biraz bekledi. " Aman be! Boşuna geldim onca yolu. " Esra biraz daha etrafa bakındıktan sonra bahçenin çıkışına doğru yöneldi.
" Ay!" Silah sesini duyduğu an bir ağacın arkasına saklandı.
" Kim var orada?!" Güneş evinin civarında kimseyi görmeye alışkın değildi. Bu yüzden ona zarar verecek biri gelirse diye kendine bir tüfek almıştı.
" Allahım! " Esra elini küt küt atan kalbine götürdü.
" Sana diyorum. Kimsin sen?! " Güneş ondan beş metre kadar uzakta ağacın arkasındaki kişiyi göremiyordu.
" Ay, o salak adam haklıydı. Yapsana magazin haberi, ne işin var böyle işlerle!" Esra son bir cesaretle ağacın köşesinden Güneş'e bakıyordu.
" Gü- Güneş Hanım, ben.." Esra ağacın arkasından elleri havada çıkıp olduğu yerde durdu.
" Kimsin sen? Ne işin var evimde?!" Güneş, Esra'ya nişan almış bir şekilde bekliyordu.
" İşte, izin verirseniz açıklayacağım. Ben gazeteciyim. Adım Esra, ayrıca sizin çok büyük bir hayranınızım. " Esra, olabildiğince sempatik davranıyordu fakat Güneş' in pek ilgisini çektiği söylenemezdi.
" Bir kelime daha etmeden terket evimi." Güneş insan sevmezdi, gazeteci hiç mi hiç sevmezdi.
" Ama Güneş Hanım, ben taa İstanbul'dan geldim. Sırf sizinle konuşabilmek için. Daha bu işlerde yeniyim, eğer kabul ederseniz bir röportaj yapalım benim kariyerim için çok iyi olur. Hem hayranlarınızda sizden haber almış olur. Ne dersiniz ?" Esra böyle yumuşak davranarak Güneş' i ikna edebileceğini sanıyordu.
" Sen dediğimi duymadın galiba, terk et burayı!" Güneş o kadar yüksek sesle bağırmıştı ki Esra yerinde sıçradı.
" Ama ben yabancı sayılmam, siz babamı tanıyorsunuz. Arslan Dağ, tanıyorsunuz değil mi?" Güneş elindeki tüfeği biraz indirdi.
" Git buradan, bu son uyarım yoksa kim olduğun umurumda olmaz vururum. "
" Ondan şüphem yok zaten de" diye mırıldandı Esra.
" Ne dedin sen!?"
Esra eliyle ağzına vurdu. " Şey öyle demek istemedim. Yani vurabilirsiniz tabii ki, sonuçta özel mülk burası, bende gizlice girdim. Valla başka bir şey ima etmeye çalışmadım. " Esra, Güneş'i suçlamak için söylememişti ama Güneş onun neyi ima ettiğini anlamıştı.
" Son ikazım. " Güneş tüfeği elinde sıkıca tuttu. Esra artık yapabilecek bir şeyi olmadığını bilerek oradan istemeye istemeye ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şubar
Ficción GeneralGüneş, Türkiye'yi uzun süre sonra olimpiyatlarda temsil eden binici olmak isterken kendini bir anda Türkiye'nin ilk kadın jokeyi olarak bulur. Başarısız geçen olimpiyat elemelerinin ardından kariyerinin bittiğini düşünen Güneş, karşısına çıkan bu f...