27.Bölüm: Röportaj

23 12 6
                                    

Günümüz..

" Sizi yakamayacak ateşi buldunuz mu?"

" Hayır bulamadım. Bu zamana kadar elimi götürdüğüm her ateş beni yaktı. Belki bu yüzden şu an bu durumdayım. "

" Hayatta ki en büyük pişmanlığınız nedir Güneş hanım?"

" Benim hayatım başarılı olmaya adanmış bir hayattı. Herkes başarılı olamazdı. Başarılı olmak ayrıcalık olarak görünüyordu. Belki bu denli buna takılmasaydım güzel bir hayatım olabilirdi. Çok başarılı olmak o kadar da iyi bir şey değildi. En büyük pişmanlığım bu. "

2001/ Ekim

Güneş, olabildiğince az kamçı kullanarak Şubar ile çalışmalarını sürdürmeye devam ediyordu. Her geçen gün ona eziyet gibi gelmeye devam eden bir belirsizliğe doğru yürüyordu.

Etrafında annesi, teyzesi ve Fulya'dan başka kimse kalmamıştı. Babası, onunla görüşmüyordu. Zaten Bade ile olan durum malumdu. Deniz ise birkaç kere onunla karşılaşmasına rağmen onu görmezden gelmişti. Okul arkadaşları ile görüşmeye ise fırsatı yoktu. Hâl böyleyken Ozan ile çok yakınlaştığını fark etti.

" Yine harikaydın!" Ozan, çalışmayı bitiren Güneş'e yardım ediyordu.

" Çok yeteneklisin Güneş. Senin yarın kadar yetenekli olmayıp yarışan bir ton erkek jokey var. İnsanlar, senin hakkında çok konuşacak." Ozan ise Güneş'e arkadaştan daha çok şu an ki olduğu duruma gelmesine yardımcı olan, ona her şeyi öğreten kişi olarak nemalanmaya çalışıyordu. Güneş'in başarılı olması demek onun da başarısı demekti. Herkese, Güneş'i ben eğittim diyebilecekti.

Güneş, Ozan'ın samimi olduğuna inanıyordu. En azından öyle umuyordu. Etrafında kimse yokken, bu kadar yalnızken en ufak iletişim kurduğu kişinin onun iyiliğini istediğini düşünüyordu.

" Canın sıkkın gibi Güneş, bir şey mi oldu?"

" Bilmiyorum. Yani, aslında biliyorum da nasıl anlatacağımı bilmiyorum. "

" Bu aralar çok yoğunsun, istersen bir şeyler yapalım kafan dağılır. " Güneş'in buna çok ihtiyacı vardı. Her şeyden uzaklaşmak, birkaç saatliğine de olsa zihnini boşaltmak istiyordu.

" Çok iyi olur. Bu akşama ne dersin?"

" Peki, haberleşiriz. " Ozan, Şubar'ı ahıra götürürken Güneş bir köşede dinleniyordu.

" Yarına hazır ol, röportajın var. " Borislav ağzında purosu Güneş'in yanından geçip ofisine girdi.

" Bana da sorsaydın keşke. "

Borislav kapıdan başını uzatıp " yarın röportaja katılmak ister misiniz Güneş hanım?" diye sordu.

" İstemem diyebilir miyim?"

" Hayır. "

•••

Güneş ve Ozan haberleştikleri saatte Taksim de buluşmuşlardı.

" Nereye gidiyoruz Ozan?" Ozan, kalabalığı yararak ilerlerken Güneş ,onun koluna yapışmış bir vaziyetteydi.

" Canımız nereye isterse oraya!"

Güneş, üzerine doğru gelen kalabalıktan şimdiden bunalmıştı.

" Bak burası Taksim'in en iyi mekanı. Rock grupları çıkıyor hep."

Kalabalıktan sonra bir de yüksek ses, belki de Güneş'in kafa dağıtmak için başka şeylere ihtiyacı vardır.

" Çok ağır kokuyor burası. " Güneş ağzını, yüzünü buruşturarak etrafta hiç aşina olmadığı tipleri inceliyordu. Ondan çok farklı gözüken gençler ona çok uzak gelmişti.

ŞubarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin