+ İçeri girer girmez at mucizesini yani gözlüğü takarak dönüştüm. Yılan mucizesi de bende kalmıştı, Adrien'e verecektim ama unutmuştum.
Yılan mucizesiyle at mucizesini birleştirdikten sonra Nino'nun yanına bir portal açtım.
"Nino, Adrien rehin alındı!"
+ At mucizesini çıkartıp ona uzatmıştım ki nazikçe geri itti. Kaplumbağa mucizesini kullanıp dönüştüğü sırada saate baktım. 10 dakika geçmişti.
"Beş dakikamız kaldı."
"İkinci şansı kullan, ne olur ne olmaz. Ve plana gelecek olursak, bir kaç kişiye haber vereceğim. Sonra portalı Adrien'in olduğu yere açacaksın. Onlar ne olduğunu bile anlamadan Adrien'i ordan al. Biz de diğerlerinin icabına bakalım."
"Tamam. Yolculuk!"
+ Dediği gibi portalı Adrien'in yanına açtım. Onu tutan bir adam olduğunu zaten bildiğimden portalı açar açmaz adamı tekmemle savuşturdum. Adrien'de neler olduğunu anlamamıştı. Onu hızlıca çekip yanıma aldıktan sonra portalı kapattım.
Sinirle ona bakmaya devam ettiğimde bana hayranlıkla bakmayı sürdürdü.
"Bana öyle bakmayı kes."
+ Konuşmadan beni izlemeye devam etti. O kadar sevimliydi ki. Bir an onu kaybedeceğim gerçeğini hatırladığımda sinirle konuşmamı sürdürdüm.
"Konuşma ve beni dinle! Ya bir şey olsaydı sana? Ne kadar da düşüncesizsin! Hadi kendini düşünmüyorsun, ya ben cidden onun istediğini yapmak zorunda kalsaydım, bunu da mı düşünmüyorsun?! Seni kaybedebilirdim! Ve bilgin olsun sende beni kaybetmiş olurdun!"
+ Biraz durakladıktan sonra akan göz yaşlarıma aldırmadan bağırmaya devam ettim.
"Zaten kaybedeceğim seni! Daha da erkenden olsun mu istedin? Seninle geçirdiğim her an çok önemli! Ve sen birlikte geçirebileceğimiz anıları alacaktın elimizden anlıyor musun?!"
+ Susmaya devam etti. Bense ona olan sinirimi umursamadan sımsıkı sarıldım. O da bana sarıldığında ikimiz de ağlıyorduk.
Yine..
Bize gülmek sunulmamıştı birlikte. Belki de hep ağlayacaktık. Ama onunla olduğum sürece gülmemin ya da ağlamamın bir önemi yoktu. Ama bir gün ben yok olacaktım ve Adrien hayatına devam edecekti. Muhtemelen gerçek Marinette onun yanında olurdu, ya da o gerçek Marinette'in yanında olurdu. İçimin acıdığını hissettim. Onu kaybetmenin düşüncesi bile kötüyken bir de başka birinin onunla güleceğini bilmek...
Ağlamam şiddetlenirken daha sıkı sarıldım ona. O da bana sımsıkı sarıldı.
Hangisi daha zordu? Gideceğini bilmek mi, yoksa sevdiğin insanın gideceğini bilmek mi?
Bence ikisi de aynı gibiydi. Birinde kendinle birlikte sevdiğini kaybediyordun. Diğerinde bir parçanı kaybediyordun.
Belki de zor olan, onun saçlarını bir daha okşayamayacak olmaktı. Ya da daha da ötesi, senin yerine başkasının onun saçlarını okşayacağını bilmek...
Bu arada, profilimde ileriki bölümler için küçük bir spoiler paylaştım. Görmediyseniz bakabilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanet Ya Da Mucize
General FictionKendi halinde yaşayan hayaletin hayatı Kara kedi ile tanıştığında tamamen değişir. Mucize uğur böceği ve kara kedi fan kurgusudur. Gerçek çizgi diziyle bir ilgisi olmayıp, tüm olay örgüsü bana aittir.