42: Programlanmak?

67 10 7
                                    

+ Biraz daha bakındım. Sonrasında Adrien geldi.

"Alya, Faye ile konuşmuş. Kendisi şanslı böcek."

"Evet biliyorum. Küçük bir araştırma yaptım diyebiliriz. Ne konuşmuşlar?"

"Faye'ye bunun nasıl olabileceğini sormuş ve o da annesine sormuş. Sabine chang."

"O konuya gelmişken, Marinette ve Faye neden soy isim olarak chang'i kullanıyorlarmış öğrenebildin mi?"

+ Kendim sandığım Marinette'den başkası olarak bahsetmek çok zordu.

"Bu konuya hiç değinmedi, ilginç. Sen nerden biliyorsun?"

"Söylediğim gibi, ufak çaplı bir araştırma yaptım diyebiliriz. Sosyal medya hesabına baktım."

"Anladım, keşke beni de bekleseydin."

"Kayda değer pek bir şey yok."

+ Evet tabi, eskiden bir sevgilisi olması ve hatta belki de barıştıktan sonra komaya girmiş olması ihtimali dışında, pek kayda değer bir şey yok.

"Anladım. Bu soy adı meselesini sorarım bir ara."

"Tamam. Devam et."

"Sabine bilgilerin bir şekilde aklına yerleştirildiğini düşünüyor, ya da bunları yaşamış gibi hissetmen için programlandığına."

+ Bunu söylerken dikkatle beni inceliyordu. Muhtemelen vereceğim tepkiyi düşünüyordu. Ne yaptığımı bilmeyerek ayağa kalktım. Her şey kötüye gidiyordu, şimdi de programlamak. Robot muyum ben, neyim ya ben?!

"Şaka gibi ya şaka gibi. Kendim olmadığımı öğreniyorum, aslında bir başkası yaşması gerekirken onun hayatını çaldığım ortaya çıkıyor, şimdide geçmişimden şüphe duyuyorum ben ya! Ben kaç gün yürüdüm, kaç yılı tek başıma geçirdim sayamıyorum bile; şimdi gelmiş birisi bunları yaşamadın sen diyor! Kafayı yiyeceğim ben artık. Cidden kafayı yiyeceğim!!"

+ Yüzümü ellerimle kapatıp sakinleşmeye çalıştım. Öfke patlaması yaşamaktan korkuyordum, ya Adrien'e zarar verirsem?

Ayak sesleriyle Adrien'in de kalkıp yanıma geldiğini anladım. Yüzümü açıp ona baktım. Hiç bir şey demedi. Sadece sarıldı bana. Göz yaşlarım bir anda akmaya başkadığında kendimi durduramıyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığımda beni saran kollar daha da sıkılaştı. En sonunda hiç istemediğim bir şey oldu. Gitgide çoğalan öfkemle Adrien'in kollarından kurtuldum ve çığlık çığlığa ağlamaya başladım. Bir yandan da yerinde eşya bırakmıyordum. Sinirimi eşyalardan çıkarıyordum. Adrien bir süre konuşmadan beni izledi. Onu düşünemeyecek kadar öfkeliydim ne yazık ki.

"Niye ben ya niye niye?! Ne demek ya herşey yalandı?! Nasıl yalandı ya nasıl!? Annem babam bildiklerim kim o zaman benim?! Ne yaşadım ben bunca sene?! Kaç sene yaşadım ki ya ben?! Onu bile bilmiyorum ya lanet ol-"

+ Tam duvara yumruğumu duvara geçirmiş bu cümleyi kuruyordum ve tekrar duvara yumruğumu geçirecektim ki, Adrien arkamdan sıkıca sarıldı. Kendimi kurtarmaya çalışsam da işe yaramıyordu. O sırada elimden damlayan kan umrumda bile değildi.

"Bırak beni ne olur, dayanamıyorum artık!"

"Yapma lütfen, her şeyi kır dök ama kendine zarar verme. Bende buna dayanamıyorum görmüyor musun?"

+ Hızlı nefes alışverişlerimle hâlâ sakinleşebilmiş değildim. Gözlerimi kapatıp işe yaramasını umarak derin derin nefesler aldım.

"Çok zor." dedim acıyan boğazımla.

"Farkındayım," dedi sessizce. "Ne yazık ki elimden bir şey gelmiyor."

+ Beni kendine doğru çevirdiğinde çaresiz gözlerle bakıyordu. 

"İşte bu yüzden kafayı yemek üzereyim, seni böyle görmek.." duraksadı,

"Senin yaşadıkların kadar olmasa da çok zor.."

+ Gözlerimi elime çevirdim. Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Hâlâ hafif şekilde kanayan elimi izledim. Bir saniye, kanıyor muydu? Anlam veremeyerek baktığım sırada neden kanadığını anlamam pek uzun sürmedi. Endişeyle Adrien'e baktım.

Lanet Ya Da MucizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin