45: Sabine

47 9 12
                                    

"Ne?"

"Neden?"

+ Neler oluyordu böyle, bilmediğim daha neler vardı? Neden ben göremiyordum içeriye?

"Giremez işte. Tehlikeli olduğu söylendi."

"Kim söyledi?"

"Annem"

+ Annesi mi, annem mi?!

"Ne, ben onu görebilir miyim?"

"Şu an hastanenin kantininde. Birazdan gelir."

"Anladım.."

"Onu tanıyor musun?"

+ Adrien'in sorusu kendimi daha da berbat hissetmeme neden olmuştu. Sorunun cevabını bilmiyordum bile...

"Bilmiyorum.."

"Resmini görmek ister misin, belki lavoboya uğrarım demişti. Gelmesi uzun sürebilir."

"Olur.."

+ Şu an resmen annem olmayan annem, şu an bahsedilen kişi mi diye kontrol etmem bekleniyor. Mükemmel derecede saçma.

Açtığı resimde Faye ve o vardı.

O.Anılarımda ki kişi, en başından beri bildiğim iki insandan biri. Annem olmayan, ama benim yıllarca annem sandığım kişi. Belki de bana yıllar gibi gelen, ancak sadece birkaç aydan ibaret olan o süre zarfı. İşte her şeyin özeti bu. Bundan ibaret.

"Bu o." dedim şaşırtıcı bir sakinlikle.

"Emin misin?" Faye'nin sorduğu bu saçma soruya karşılık kaşlarımı çattım.

"Şansını zorluyorsun."

+ Adrien'in sert bir şekilde konuşmasıyla belli belirsiz gülümsedim. Her halini sevimli bulmam normal miydi?

"İşte, geldi!"

+ Faye'nin işaret ettiği yere bakınca onu gördük. Hızlı adımlarla bize doğru geliyordu.

"Merhaba. Ben Sabine."

"Merhaba."

+ Adrien'in sabırsızca konuşmasına rağmen ben bir şey söylemedim.

Sabine aniden bana sarılınca kısa süreli bir şok geçirdim. Şaşkınlığımı bir kenara bırakıp bende ona sarıldığımda derin bir iç çektim. O mükemmel kokuyla doldu içim. Garip bir şekilde ağlama isteği duymuyordum. Ama o ağlıyordu.

Kafasını kaldırdığında aceleyle göz yaşlarını sildi. Faye ise duygusuzca bize bakıyordu. Ya da şey gibi, benden nefret eder gibi.

"Afedersin bir an dayanamadım. Nasıl olduğunu sormaya korkuyorum açıkçası."

"Nasıl olduğum şu an zerre önemli değil hanımefendi."

+ Adrien kulağıma eğilip fısıldadı.

"Kibarlığın ne demek olduğunu bilmiyorsun sanıyordum."

+ İlk tanıştığımız zaman aklıma gelmişti. Buruk bir ifadeyle gülümsedim.

"Direk konuya mı girsek?"

+ Faye'nin sabırsız ve öfke dolu konuşmasına karşılık Sabine ona sert bakışlar gönderdi.

"Acele etme, Faye."

+ Tam bir şey söyleyecek gibi olduğu sırada sertçe kapadı dudaklarını. Fazlasıyla öfkeli olduğu bana dik dik bakmasından çok net bir şekilde anlaşılıyordu. Kardeşinin başına ne geldiğini bilmesem de sinirli olmasının sebebi oydu. Ve muhtemelen buna ben sebep olmuştum. Bu sert bakışların başka bir açıklaması olamazdı çünkü. Benim anlamadığım, Faye bu kadar sinirliyken annesi onun tam aksine nasıl bu kadar sakin olabiliyordu?

"Bir yerlere oturmaya ne dersiniz?"

"Önce Marinette'i görebilir miyiz?"

"Hayır, yani tabii ama yalnızca sen görebilirsin,"

+ Bana bakarak konuşmasına devam etti.

"İsterseniz önce açıklayayım."

"Tamam."

+ Adrien isteksizce yanıt vermişti. Bana cevap fırsatı bırakmıyordu ama umrumda değildi. Hatta cevap vermek zorunda kalmadığım için mutluydum.

Sonrasında bahçeye çıkıp masalı banklardan birine oturduk. Sabine çantasını açıp bir şey çıkardı.

"Bunu daha önce görmüş müydün?"

+ Uzattığı şeye şok içinde baktım. Daha kaç kez şok geçirecektim kim bilir, elindeki şey benim belki de gerçek olmayan anılarımdaki kolyeydi.

Lanet Ya Da MucizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin