Jisung, Minho'nun cümlesi karşısında afallamıştı. Bakışlarını ondan utançla kaçırıp kadehini dudaklarına götürdü.
Minho kafasını koltuğa yaslamış şekilde Jisung'u izliyordu. Jisung izlendiğinin farkındaydı ama kafasını nedense ona çevirememişti, sadece içkisinden yudumunu alırken hafifçe gülümsemekle yetinmişti.
Jisung aslında çok da çekingen biri değildi, hatta bazı durumlarda baskın karakterde olduğu da çok olmuştu. Ama neden Minho'ya karşı bu kadar çekingendi? İşte buna bir türlü anlam veremiyordu. Tam olarak kafasından bunlar geçerken Minho sordu.
- Neden bu kadar çok düşünüyorsun Jisung? Ya da ne düşünüyorsun mu demeliyim? Hm?
Jisung bir anda Minho'ya döndü, Minho neredeyse baygın gözlerle gülümseyerek ona bakıyordu. Jisung eriyecek gibi hissetti. Ya kalbi eriyordu ya da vücudu, kendisi de kestiremiyordu.
- Ne? Ben mi düşünüyorum?
- Yok ben
Jisung güldü. 'Hadi' dedi içinden Jisung. 'Biraz daha rahat ol Han!'. Jisung kendi kendini telkin ederken sol dirseğini koltuğa doğru dayayıp kafasını eline dayadı ve sol tarafında hala onu izleyen Minho'ya yanaştı.
***
Felix, Jisung ve Minho'nun olduğu tarafa baktı, sonra gülümsedi ve onların dikkatini dağıtmayacak şekilde Changbin'i dürtüp onları gösterdi. Changbin, Felix'in kulağına bir şey fısılsadı, sonra Felix telefonundan bir yerlere girdi, müzik değişmişti ve sonrasında yavaşça kalkıp ışığın ayarını düşürdü ve loş bir ortam yarattı.
Love is a Bitch - Two Feet şarkısı çalmaya başlamıştı, birden bire hareketli müzikten daha yavaş bir şarkıya geçmişti Felix ve tam olarak karşısındaki ikilinin buna ihtiyacı var gibi görünüyordu, yine sinsi gülümsemesini takındı ve başını Changbin'e yasladı. Chan ve Jinae kendi aralarında sessizce bir şeyler konuşup gülüyorlardı.
Felix tekrar başını kaldırıp Changbin'e baktı.
- Hissetmiştim...
- Neyi hissetmiştin?
- Uuhhh! Binnie bazen çok şapşal oluyosun
Changbin hala şaşkınlıkla Felix'e bakıyordu. Felix onun bu yanına bayılıyordu, Changbin küçük bir çocuk gibi meraklı ve saftı.
Changbin koltuğa yayılmıştı ve Felix dizleri üzerinde, onun bacaklarının hemen yanında dikilip ona doğru döndü ve tekrar geri oturdu. Çok heyecanlı bir hali vardı, ellerini yavaşça Changbin'in göğsüne doğru koydu. Changbin gülümseyerek onun güzel yüzünü izliyordu. Felix devam etti:
- Gerçekten demek istediğimi anlamadın mı Binnie?
Felix hafif aegyo yaparak söylemişti ve Changbin istemsizce dudağını ısırdı, Bin'in mimikleri ve bu hareketi Felix'in en sevdiği şeylerden biri olmuştu.
Changbin de, Felix'in aegyosuna tatlı bir şekilde yanıt verdi, o cevabı zaten biliyordu ancak Felix'ten duymak istemişti.
- Hayır anlamadım söyle hadiiii
Felix yine heyecanla gülerek Changbin'in kulağına yaklaştı ve fısıldadı.
- Dudaklarını aptal, dudaklarından bahsediyorum
Changbin de sinsi bir şekilde burnundan nefes vererek güldü, bu Felix'in daha da çok kıkırdamasına yol açtı. Sonra Felix'i çenesinden tutup onun yüzünü kendi yüzüne daha çok yaklaştırdı. Felix'in dudakları tatlı bir şekilde kalp şekline bürünmüştü. Sonra Felix'in gülümseyen yüz ifadesi daha ciddi bir hal aldı. Changbin'in dudaklarını izliyordu. Changbin onu biraz daha çekti ve o da fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERENDIPITY | Minsung
FanfictionGenç, yakışıklı ve başarılı bir doktor olan Dr. Lee bir gün tesadüfen biriyle tanışır. *** Minho ona herhangi bir hastası gibi bakmak istemiyordu ve aralarında sadece bir karış mesafe vardı. Bu durum sıradan bir muayene için yeterince zordu... *** ...