"Açıkçası ben bebekleri çok sevmem. Çocukları da aynı şekilde. Tahammül edemiyorum pek ve sorumlulukları çok fazla. Dünyaya bir çocuk getirmek de aynı şekilde, büyük bir sorumluluk. Bana mantıklı gelmiyor. Neden sordun?"
"Hiç, öyle, merak ettim fikrini." Hayal kırıklığına uğramış gibi omuzlarını düşürdüğünde kaşlarımı çattım. Gözleri gerçekten dolmamıştı değil mi?
Diğer elinden de tutup bana dönmesini sağladığımda gözlerini kaçırmıştı. "Bana bir bakar mısın, Hyunjin?"
Muhtemelen Yeonjun ve Soobin'i görünce gelecek hakkında bir şeyler hayal etmişti ve benim tam tersi düşüncemdeydi. Bunu anlamıştım ancak şu an kendimi nasıl açıklamam gerektiğinden emin değildim.
"Bizi de öyle hayal ettiğini anladım. Sadece, çok erken değil mi? Ben daha 22 yaşındayım ve buna hazır bile değilim. Ayrıca, evli bile değiliz."
Dayanamayıp gözünden damlayan yaşını uzanıp sildim. "Biliyorum ama sadece güzel olurdu. Ama sen çocuk sevmiyorsan sorun yok. Mia var."
Böyle düşünmesine gülüp kendime çektim biraz onu. "Evet, Mia var. Hem daha ilişkimizin başlarındayız. İleride durumlar farklı olur belki, bilemeyiz. Bunun için kendini üzmeye gerek yok. Hem sen neden son zamanlarda bu kadar duygusallaştın?"
"Bilmiyorum, geçen haftadan beri böyleyim." Geçen hafta gerçekten zor geçmişti. Yine de ortamı dağıtmak adına bir şeyler yaptım.
"Yoksa hamile misin Hyunjin?" Biraz daha abartıp elimi ağzıma götürdüm. "Hiii, yoksa o yüzden mi sordun bebekleri sevip sevmediğimi?"
Göz devirdi bu hallerime. "Salak mısın, Jeongin? Nasıl hamile olabilirim?"
"Neden? Belki de o kadar çok seviştik ki üstte olduğum zamanı hatırlamıyorsun, olamaz mı?"
Beni kendine çekip yanağımdan öptü. "Olamaz öyle bir şey. Ayrıca sen böyle deyince hayal ettim ve... Hamilelik gerçekten berbat bir şey gibi görünüyor."
Gülüşerek müzeyi gezmeye devam ederken bu konunun da hallolmasına rahatlamıştım.
***
Diğer gün erkenden uyanıp saatin nasıl geçtiğini fark etmeden öğlene kadar Hyunjin'le sohbet etmiş ve şimdi de kahvaltı ediyorduk.
Okulumdaki gıcık hocalar ve hakkındaki dedikoduları anlatırken ikimiz de gülmekten yıkılır vaziyetteydik. Gerçekten çok saçma dedikodular vardı ve gerçek olma ihtimalleri daha çok gülmemize sebep oluyordu.
"Ya bir insanın pembe kilotlu çorap fetişi olabilir ki! Çok saçma!" deyip gülmekten yerlere yatan Hyunjin'le ben de iyice gitmiştim. Gözlerimden yaşlar akıyordu artık.
"Bilmiyorum ama bunun bir de gerçek olduğunu düşünsene Hyunjin!" deyip ben de kendimi yere attığımda Mia da artık seslerimize kayıtsız kalamamış olacak ki yanımıza gelmişti. Miyavlayarak kucağıma atladığımda derin derin nefes almaya çalışıp gözyaşlarımı sildim.
"Mia! Umarım senin de böyle saçma fetişlerin yoktur bebeğim!" deyip onu öptüğümde mızmızlanarak kucağımdan inmeye çalışmıştı. Onu saldığımda Hyunjin de yerden kalkıp sandalyesine geri oturduğunda aklıma getirmemeye çalışıyordum çünkü gülmeye devam edersek gerçekten bayılıp gidecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boy with white skin | hyunin
Teen FictionCiddi ilişkilerden korkan ve kendi eğlencesine bakan Jeongin'in, tek gecelik bir ilişki yaşadığı Hyunjin'den sonra onu unutamamasıyla fikri değişir.