𝐭𝐰𝐞𝐥𝐯𝐞

1.6K 167 83
                                    

"Bir sorun mu var?" Hyunjin merakla sormuştu.

Jeongin cevap vermedi.

"Jeongin?"

"Efendim?"

"Duymadın mı? Bir sorun mu var diye sordum."

"Ha? Ha, yok hayır. Felix yazmış. Önemli bir şey değil."

"Anladım." Hiç de anlamamıştı. Önemli bir şeyse neden bu kadar ciddi bir yüz ifadesine bürünüp kasılmıştı? 

"Ben artık eve gitsem iyi olur. Beni bırakabilir misin?" Jeongin telefonunu çantasına koymak için masaya eğilirken konuşmuştu. 

"Tabii. Çıkabiliriz."

Şirketteki son gergin havasının aksine yolculuk dedikoduyla geçmişti. Hyunjin, Jeongin'in bir özelliğini daha öğrenmişti: Fazla inceleme. İnsanların giyinme tarzı, yüz şekilleri ve seslerine kadar her şeyi inceliyor ve izliyordu. Hem de bunu fark ettirmeden yapması ayrı bir şeydi. 

Aslında bu hem iyi hem de kötü bir şeydi. İnsanları tanımak için bir avantajdı ama fazla incelemek bazen özgüven sorunlarına yol açabiliyordu. Yine de bunu yapmayı bırakamıyordu. Bağımlılık gibi bir şey olmuştu onda.

Yol boyunca da Jeongin'in dikkatinden kaçmayan ufak şeyler hakkında onuşmuşlardı. Mesela bir adamın gay olduğuna fazlasıyla inanmıştı Jeongin. O yönde fazlasıyla enerji verdiğini söylemişti. 

Bu şekilde eğlendikten sonra evinin kapısının önüne geldiklerinde Jeongin kafasını koltuğa yasladı ve yanındaki adama döndü. 

"Bu gece için ve dans için teşekkür ederim. Tanımadığım bir ortama gireceğim için sıkılacağımı düşünmüştüm birazcık ama hiç de öyle olmadı. Piyano şovu da harikaydı bana göre. Uzun zamandır insanlara bir şeyler göstermemiştim. Tekrar teşekkür ederim."

Hyunjin alayla güldü. "Ah, hadi ama. O kadar şeyden bahsettin, kendini bile övdün ama benden bahsetmedin, öyle mi? Hani hep ne kadar yakışıklı olduğum hakkında konuşacaktın?" 

Jeongin de karşılık olarak gözlerini devirdi. "Hep konuşacağımı söylemedim seni aptal. Drama queen modun açılmış yine." 

"Bir gün sana çok fena küseceğim, o zaman anlayacaksın değerimi."

"Hm-hm, tamam."

Hyunjin bıkkın bir nefes verdi. Asla ciddiye alınmıyordu şu an. "Her neyse, asıl ben teşekkür ederim. Piyano çalarak günümü kurtardın. Dans da harikaydı. Flört etmeyi çok iyi biliyorsun Jeongin." 

İkisi de son cümleyle gülüşmüş ve birbirlerine sonunda veda edebilmişlerdi. 

Eve girdiğinde Jeongin, Minho'nun daha gelmemiş olduğunu fark etti. Teyzesi ise uyuyor olmalıydı. Sessiz adımlarla yukarı, odasına çıktı ve üstünü değiştirip günlük gece rutinlerini de hallettikten sonra yatağına geçti. Eline telefonunu aldığındaysa o yabancı bildirimin hala orda olduğunu görmek ister istemez canını sıkmıştı. 

O yemeğe gitmeyi düşünmüyordu. Açıkçası Tangwoo çok da umurunda değildi ve yemeğe gitmezse tekrar uğraşacağını sanmıyordu. Çok da kafasına takmamaya çalışarak gelen bildirimi sildi sadece. 

Bütün günün analizini kendi kafasında yaptıktan sonra aklına aniden gelen Felix'le kalbi çarptı. Onu tamamen unutmuştu. Arkadaşı en son Busan'a gitmek üzere havalimanındaydı. Çoktan oraya varmış olmalıydı. 

boy with white skin | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin