𝐭𝐰𝐞𝐧𝐭𝐲 𝐬𝐞𝐯𝐞𝐧

999 95 16
                                    

Akşam olup da otele döndüğümüzde yorgunlukla yatağa atmıştım kendimi. Üstümü değiştirmem lazımdı ama biraz dinlenmeliydim. Kolezyum'dan sonra biraz kilise de gezmiş ve hep yürümüştük. Ayaklarım çok ağrıyordu. 

"Jeongin, kalk üstünü değiştir aşkım."

Bana banyodan seslenen eşime mızmızlandım. "Çok yoruldum."

"Tamam, kalk üstünü değiştir uyursun sonra."

Oflanarak kalkmış ve üstümü değiştirmek yerine duşa girmeye karar vermiştim. Sabah daha çok üşeneceğimi bildiğim için şimdiden almak daha iyi olurdu. Kıyafetlerimi ayarlayıp koltuğa bıraktıktan sonra banyoya geçmiş ve elini yüzünü yıkayan Hyunjin'in arkasına geçip kıyafetlerimi çıkarmaya başlamıştım. Küveti es geçip kabine girdiğimde ayarlamama gerek kalmayan sıcak suyun altına girmiş ve yorulmuş bedenimi rahatlatmaya başlamıştım.

"Ben de duş alacaktım." demesiyle kıkırdadım. "İstersen gelebilirsin ama sevişemeyecek kadar yorgunum." 

Bunu dememle kabine girmesi bir olmuştu zaten. Benim şampuandan arındırmaya çalıştığım saçlarıma kendisi müdahale etmeye başlayınca kollarımı indirmiş ve ona sarılıp yaslanmıştım.

"Çok yorulmuşsun gerçekten. Yarın bu kadar gezmeyiz o zaman."

"Hayır, gezelim. Sadece uzun zamandır bu kadar gezmemiştim."

Saçlarımı yıkadıktan sonra beni iyice durulamış ve havluya sarıp içeri göndermişti. Bu gece konuşmak istediğim konuyu konuşmadan uyumayacağım için geceliğimi giyip yatakta oturmuştum. Onu beklerken bir yandan da bugün çektiğim fotoğraflara bakıyordum. 

"Neden uyumadın?"

Altında havluyla içeri gelen Hyunjin'e baktım. "Seninle konuşmak istediğim bir konu var."

Dolaba yönelip kendine kıyafet çıkardı. "Yarın konuşurduk güzelim, uyusaydın şimdi." Omuz silktim.

Yatağa oturduğunda omzundaki havluyu almış ve uzun saçlarını nazikçe kurutmaya başlamıştım. "Çocuk mevzusu aslında."

Kasıldığını hissettim ama devam ettim. "Çok istediğini biliyorum ve bu konuyu konuşmamız gerektiğini düşündüm. Özellikle uçakta beni öyle görüp ağlaman çok etkiledi beni. Konu çocuk olunca fazla duygusal oluyorsun nedense. Daha önce de ağlamıştın.

O zaman konusu açıldığında çok detaylı konuşmamıştık ama son olaydan sonra konuşmayı ertelemek istemedim. Şimdi etkilemese bile ileride patlayabilir ve birbirimizi kırabiliriz -ki bu hiç istemediğim bir şey- o yüzden konuşmadan uyumak da istemedim."

"Jeongin-"

"Hayır, dinle. Ben senin baba olmayı ne kadar çok istediğini biliyorsam sen de benim ne kadar korktuğumu bilmelisin. Bir çocuk sahibi olmak o kadar da güzel değil bana göre. Bir kere sorumluluğu çok fazla. Dünyaya bir insan getiriyoruz ve onu büyütmemiz gerekiyor. Tabii büyütürken de ona hayatı öğretmemiz ve iyi bir insan olmasını sağlamamız. Ve ona kötü davranmamamız gerekiyor. Kötü insanlar olduğum ya da olduğun için değil kesinlikle ama ben en çok benim başıma gelenin kendi çocuğumun başına gelmesinden korkuyorum. Onu harika yetiştirebiliriz, her şey güzel olabilir ama ya bir gün her şey biterse?"

"Jeongin, biz onlar gibi değiliz."

Derin bir nefes aldım. "Evet, biliyorum. Değiliz ama beni korkutuyor yine de. Ya çocuğum kötü zamanlardan geçerse ve ben onun ebeveyni olarak göremezsem bunu? Bana anlatamazsa ve içinde büyütmeye devam ederse? Kendine zarar verirse, bizden uzaklaşırsa, kötü alışkanlıklar edinirse... Tüm bunlardan çok korkuyorum. Ayrıca kendime de hiç güvenmiyorum bir kere. Ya ona katlanamazsam? Eşya değil ki bu, bir insandan bahsediyoruz! Bir canlı! Ya onu sevmezsem? O beni sevmezse?

boy with white skin | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin