𝐟𝐨𝐮𝐫

2.5K 254 146
                                    

Hyunjin, arkası dönük olsa da Felix olduğundan emin olduğu gencin ve yanında getirdiği arkadaşının masasına ilerlerken bir şey fark etmişti. Felix'in tanıştırmak için getirdiği arkadaşı, 1 aydır aradığı süt beyazı tenli Jeongin miydi?

O geceden sonra sabah uyandığında sağ tarafının boş olduğunu görmüş, bir umutla banyoya bakmış ama güzel genci hiçbir yerde bulamamıştı. Eğer Jeongin gitmeseydi onu bir kahvaltıya götürmeyi planlıyordu. Nereden geldiğini bilmediği bu güzel genci daha fazla tanımak istemişti.

Hyunjin 7 yıl sonra ilk defa birini bu kadar çok arzulamış, ilk defa fazlasıyla etkilenmişti. Tabii ki bir sürü erkekle birlikte olmuştu ve zevkli geceler geçirmişti ama bu çocuk belki de hayatında ilk defa bu kadar büyük bir zevki yaşatmıştı. Hyunjin, 1 ay önce bir barın odasında yapılan o seksin hayatının en iyi seksi olduğunu biliyordu.

Hem şaşkınlık hem de Jeongin'i bulmuş olmanın verdiği mutlulukla ilerledi masaya. Jeongin fazlasıyla şık görünüyordu. Eteğin en çok yakıştığı insan olabilirdi ona göre. Kısaca bedenini süzdükten sonra ağzı şaşkınlıktan açılmış gencin yüzüne çıkardı gözlerini. Anlaşılan o da en yakın arkadaşının patronunun Hwang Hyunjin olduğunu bilmiyordu.

Felix ne olduğunu anlayamayan gözlerle Jeongin'e baktı. Yine de ayıp olmasın diye patronuna döndü ve gülümsedi. "Hoş geldin, Hyunjin. Biz de seni bekliyorduk. Şey, bu arkadaşım Jeongin. Jeongin, bu da patronum Hyunjin oluyor." Felix sanki boşluğa konuşuyormuş gibiydi. Ortam sessizleşmişti ve çilli genç hala hiçbir şeye anlam veremiyordu.

"Hyunjin? Jeongin?" İkisi de gözlerini birbirlerinden alıp aynı anda Felix'e döndüler. Hyunjin bu garip ortamı bozmak adına hafifçe öksürdü ve "Memnun oldum Jeongin. Güzel bir ismin varmış." Ses tonunda hafif bir kinaye vardı. Jeongin açık ağzını kapatıp "Ben de memnun oldum. Teşekkür ederim." dedi kısaca ve birlikte oturdular.

"Ee? Ne var ne yok?" diyerek saçma bir şekilde söze girdi Felix. Yanındaki patronu gözlerini Jeongin'den alıp Felix'e döndü. "Çok iyiyim canım. Sen nasılsın diye sormayacağım. Etrafa mutluluk saçıyorsun yine. Jeongin, sen nasılsın? Sessiz birine benziyorsun."

Jeongin ne hissedeceğini bilmiyordu. Tek bildiği şey 1 ay öncekinden daha çok bu adamı istediğiydi. Giydiği takım elbise ona fazlasıyla yakışmıştı ve içindeki beyaz gömlek siyahtan daha güzel durmuştu ona göre. Onun dışında hala aynıydı. Yakışıklı.

Tüm bunları düşünürken gözleri Hyunjin'deydi. Çaprazındaki beden hala Jeongin'den bir cevap bekliyordu ama Jeongin sadece düşüncelere dalmış bir şekilde yakışıklı adama bakıyordu. Hyunjin tabii ki Jeongin'in bakışlarının farkındaydı. Buna gülümsedi ve "Jeongin?" diye seslendi tekrardan.

"Ha? Efendim?" şaşkınca düşüncelerinden sıyrıldı narin beden. Felix ve özellikle Hyunjin bu hallerine gülüyorlardı. Hatta yakışıklı bedenin "Tatlı." diye mırıldandığını da duymuştu. "Sen diyorum, nasılsın diyorum." Hyunjin tekrarladı. "Ha, iyiyim ya. Pek bir şey yok yani biliyorsun. Ay, yani bilmiyorsun ama neyse ya of anladın işte."

İyiden iyiye kızarmıştı Jeongin. Karşısındaki iki beden artık kahkaha atıyorlardı. O ise bir şeye takılmıştı. Hyunjin'in gülüşü. Gülerken hiç yatakta tanıdığı o güçlü ve baskın adam gibi değildi. Gözleri kapanacak kadar kısılıyor ve bir animasyon karakterine benziyordu. Fazlasıyla şirindi bu.

"Noldu sana ya? Bi' donukluk geldi sanki. İyi misin?" Felix yine evham yapmıştı. "İyiyim, yok bir şeyim. Yemekleri söyleyelim mi?" Elini masadaki menülerden birine attı. Güzel seçenekler vardı aslında. Ama her zamanki gibi favorisini seçti: Domates soslu spaghetti. "Tamam, ben karar verdim." Diğer ikisine baktı ardından. Onlar hala karar vermeye çalışıyordu.

boy with white skin | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin