𝐧𝐢𝐧𝐞𝐭𝐞𝐞𝐧

1.4K 117 48
                                    

Jeongin'in çığlıklarını duyduğu gibi ayrılan Changbin ve Felix gerçekliğe geri dönerken genç beden hala şok içindeydi. Felix onu sıkıştırmış kaslı bedeni hızla iterken Changbin geriye sendelemiş ve birkaç adım da kendisi gitmişti.

"Jeongin, ne zaman geldin sen canım arkadaşım?" diye sordu Felix gülümsemeye çalışırken. Tabii yüz ifadesi gülümsemekten çok uzaktı.

Jeongin Mia'yı yere bırakıp bağırdı. "Şimdi geldim Felix!" Neden bağırdığı hakkında hiçbir fikri yoktu şu an.

"Changbin de şimdi gidiyordu. Hadi git Changbin." Felix kaba tabirle neler olduğunu anlayamayan adamı kovarken Changbin kafasını sallamış ve evden çıkmıştı. Felix arkasından endişeyle bakarken Jeongin kollarını göğsünde birleştirmiş ona kaşları çatık bakışlar atıyordu.

"Onun için değil, kendin için endişelen." dedi çilli gence.

"Ya sen de ne kızıyorsun? Korktu çocuk." diye gözlerini kaçırarak yaptığı kurabiyeleri kontrol etmek için fırına baktı Felix.

"Felix, sizi öpüşürken yakaladım! Ay şaka gibi kutsal bakirem elden gidiyor!" diye ağıt yakar gibi hareketler yapmaya başladı Jeongin.

"Ya! Tutturmuşsun kutsal bakire de kutsal bakire! Bak ayağımın altına alırım seni çocuk! Ne var? Öpüşemez miyim? Çok güzel öpüştüm! Oldu mu? Çok güzel öpüştüm hem de Changbin'le öpüştüm! En güzel ben öptüm! Ne yapabilirsin ki ha ne yapabilirsin?"

İkisi bir anda sessizleşirken sadece birbirlerine bakmışlar ve birkaç saniye sonra kahkaha atmaya başlamışlardı. İkisi de gülmekten yere çökerken duruyorlar, birbirlerine bakıyorlar ve tekrar kahkaha atıyordu. Gözleri gülmekten yaşarırken karınları da ağrımaya başlamıştı.

Sonunda biraz sakinleşip derin derin nefesler almaya başladıklarında kalkmış ve sarılmışlardı sıkı sıkı.

"Çok özledim seni."

"Ben de seni! Kaç gün oldu ikimiz de hiç zaman ayıramadık birbirimize." dedi Felix kafasını Jeongin'in boynundan çekerken. Ellerini yumuşaklığını özlediği yanaklara götürüp biraz sıkıştırdığında güzel genç kaçmaya çalışmaya çalışıyordu. Tabii Felix'ten kaçmak o kadar da kolay değildi. Kaderine boyun eğerken arkadaşının onu mıncırıp sevmesine izin verdi.

Tam o sırada Mia kendisini hatırlatmak istercesine sesli bir şekilde miyavladı. 

"Jeongin, ben gaipten sesler duyuyorum galiba. Kedi miyavlaması duydum az önce."

Felix sözünü bitirir bitirmez ayrıldı Jeongin ondan. "Ay ben bebeğimi unuttum! Hep sizin yüzünüzden!"

Felix, girişe koşan Jeongin'in arkasından anlamaz bir yüz ifadesiyle baktı. "Bebeğin mi?"

Heyecanlı genç kafasını sallayarak çantanın kapağına ulaştı ve açtı. Mia'yı kucaklarken hemen ona sarılmış ve burnunun ucundan öpmüştü. "Güzel bebeğim? Özür dilerim seni unuttuğum için. Hepsi Felix'in suçu."

"Ben ne yaptım ya? Sorumsuz olup kediyi unutan sensin!"

Jeongin yalancı bir sinirle kafasını arkadaşına çevirdi. "Eğer azıp Changbin'le mutfakta işi pişirmeseydiniz onu unutmayacaktım! Hem... Çok tatlı değil mi? Baksana şuna!" Jeongin tekrar Mia'yı sevmeye başladığında kedisi tatlıca miyavlamıştı. Rahat olması için onu yere bıraktı. "Sorun olur mu evde gezmesi? Daha yeni veterinerden geldik, temiz yani." 

boy with white skin | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin