"Güzelim bak hala iptal edebilirim, söylemen yeterli." Hyunjin önüme düşen saçlarımı geriye atıp konuştu.
"Hayır, Hyunjin. Yeter, daha fazla ikna etmeye çalışma beni. Kızım ve ben iyi olacağız ve seni bekleyeceğiz. Bir sorun olmayacak." Biraz kızar bir şekilde söylediğimde derin bir nefes alıp kabullendi.
"Tamam o zaman." Büzüştürdüğü dudaklarına ufak bir öpücük kondurup geri çekildim. Elinden tuttuğum Soojin'in dikkatini kendime çekerken hafifçe eğildim. "Babanla vedalaş kızım, yoksa uçağı kaçıracak."
Hyunjin bununla birlikte iyice mızmızlanıp çömelirken boyunu Soojin'le eşitlemişti. "Bebeğim, çok özleyeceğim seni."
"Nereye gidiyorsun baba?"
Gülümseyip hemen anlatmaya başladı. "Böyle kooocaman bir uçağa bineceğim sonra da çooook uzak bir yere gideceğim."
Soojin anlamayarak bana baktı alttan alttan. "Babam bir daha gelmeyecek mi baba?" Hem gülmüş hem de üzülmüştüm bu sorusuna. Ben de Hyunjin gibi dizlerimin üstüne inip ellerinden tuttum. "Gelecek bebeğim, bir hafta sonra kooocaman bir uçağa binip buraya gelecek, biz de onu almaya geleceğiz buraya yine."
"Bir hafta çok mu uzun?" Hyunjin'e dönüp sordu bu sefer. Hemen dudaklarını büzüp üzülmüştü.
"Hayır güzelim, sadece yedi gün. Bugün gideceğim ve yedi sabah sonra burada olacağım tekrardan. Ben gelene kadar günleri say tamam mı?"
"Eveet, akıllı kızımız saymayı çok güzel öğrendiği için hemen sayar babası. Değil mi bebeğim?"
Soojin cevap vermeden direkt ağlamaya başladığında ve Hyunjin'e sıkıca sarıldığında ikimiz de bunu beklemiyorduk. Ben gülümserken Hyunjin'in de gözleri dolmuştu. "Ağlama bebeğim, geri geleceğim. Hem sana bir sürü bir sürü hediye de getiririm istersen, ağlama kızım. Bak bakayım bana." Kollarından tutup kendinden uzaklaştırdı ve gözyaşlarını sildi hemen.
"Her gün sizi arayacağım, sürekli konuşuruz, tamam mı? Eğer ağlamazsan daha çabuk gelirim."
"Tamam, ağlamıyorum." Gözlerini silip hiç ağlamamış gibi yaptı bir anda. Gülümseyerek izliyordum onları.
"O zaman vedalaşalım bakalım, babanın gitme vakti."
Hyunjin kızımızı direkt öpücüklere boğup bir sürü şey söylerken en sonunda bana dönmüştü. Ona sarılıp ben de yanaklarından ve dudaklarından öperken uyarılarımı sıraladım. "Dikkatli ol, mutlaka beni haberdar et her şeyden. Ulaşamazsam endişelenirim, oraya getirtme beni tamam mı canım?" Sonlara doğru gülümseyip üstünü düzelttim.
"Tüm Güney Kore'yi yakacak güç olduğu için böyle bir kötülüğü yapmam ülkemize, merak etme. İnince mesaj atarım."
Dudaklarıma sıkı bir son öpücük bıraktığında ayrıldık ve gitmesini izledik. Gerçekten Soojin olmasaydı ben de oturur ağlardım herhalde. İş için Kore'ye gitmesi gerekiyordu ve kızımızın okulu olduğu için biz gitmemiştik. Bu bir hafta biraz zor geçecekti onsuz. Dudaklarımı büzüp son kez el salladıktan sonra gözden kaybolmasıyla Soojin'e baktım.
"Ne yapalım istersin bebeğim?"
"Dondurma yiyelim mi baba?"
Hyunjin ve ben, Soojin vokal dersleri aldığından ve çabuk hasta olduğundan ona dondurma pek yedirmezdik ama bu seferlik izin verebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boy with white skin | hyunin
أدب المراهقينCiddi ilişkilerden korkan ve kendi eğlencesine bakan Jeongin'in, tek gecelik bir ilişki yaşadığı Hyunjin'den sonra onu unutamamasıyla fikri değişir.