𝐞𝐢𝐠𝐡𝐭

2K 196 184
                                    

Zaten birbirlerini tamamen görmüşlerdi. Tekrar kirli oynamanın hiçbir sakıncası yoktu. Düğmelerini açtığı gömleği yavaşça üstünden sıyırdı ve yere bıraktı. Ardından şort eteğinin düğmesini, fermuarını açtı ve belinden düşmesine izin verdi.

Hyunjin izlediği manzaradan oldukça memnundu ve hiç de masum olmayan düşüncelerine engel olamıyordu. Öylece olduğu yerde güzel gencin iç çamaşırı dışında çıplak bedenini izliyordu. O ince beli sarmak ve dolgun kalçaları elleri arasında sıkıştırmak istiyordu. Önünde ona harika bir gösteri sunan beden elindeki tişörtü tam üstüne geçirecekken ona doğru ilerledi ve o çok sevdiği ince bele ellerini yerleştirdi. Jeongin ani temasla hafif irkilmişti ama bozuntuya vermedi. 

"Gayet masum düşüncelerle sana randevu teklif etmiştim. Yine gayet masum düşüncelerle seni buraya getirdim ama şimdi sen... Beni kötü yola çekiyorsun. Açık konuşayım, seni çok fena becermek istiyorum. Tam olarak şu an, içerdeki yatağımda. Kendime engel olmaya çalışıyorum, beni daha fazla zorlama." Kulağında kısık bir sesle konuşan yakışıklı adam tüylerini diken diken etmişti. Kasıklarından bir arzu dalgası geçti. O da istiyordu. Nerede olduğu önemli değildi. Aralarındaki çekime engel olamıyorlardı.

Tişörtü yere atıp belini tutmuş eller arasında yavaşça arkasını döndü. Yüzleri çok yakındı. Birbirlerinin nefeslerini hissedebiliyorlardı. "Belki de zorlamak istiyorumdur. Hm?" diye konuştu. "O zaman sonuçlarına katlanırsın." diye de bir karşılık almıştı. Jeongin sırıttı. Kendine engel olmayacaktı. Ellerini hafifçe aralarına sokup bileklerini birleştirdi ve Hyunjin'in yüzüne bakmaya devam etti. 

Ancak, istediği olmadı. Hyunjin önünde birleştirilen bileklere baktı ve Jeongin'in hiç beklemediğine emin olduğu bir şey yaptı. İki eliyle tuttu ve dudaklarını yaklaştırdı. Bileklerine nazikçe birkaç öpücük bırakırken Jeongin ağzı açık bir şekilde onu izliyordu. Bu... Biraz fazla romantik bir hareketti?

Hyunjin küçük öpücüklerini bırakıp kafasını kaldırdı, "Beni istediğin kadar zorla ama hayır. Yapmayacağım." Şaşkın gözlerini konuşan adama yönlendirdi.

"Neden ki?" Sesindeki ufak hayal kırıklığı belli olmuştu.

"İşte. Üstünü giyin ve aşağı in, ben de geliyorum. Sana harika bir aglio e olio yedireceğim." deyip gülümsedi ve odanın içine dönüp Jeongin'in tuvalet olduğunu düşündüğü yere girdi.

Giyindikten sonra Hyunjin'in dediği gibi aşağı inip ada mutfağın bar sandalyelerinden birine oturdu. Kısa sürede düşünceli bir hale bürünmüştü çünkü az önce yukarıda reddedilmişti. Geçen seferkinin tek gecelik bir ilişki olarak kalacağına fazlasıyla emindi ama şimdi bunu değiştirebilecek isteği ve cesareti varken reddedilmek hoşuna gitmemişti. Hyunjin'in hiç de isteksiz görünür bir hali yoktu. Zaten bunu kendisi de açık açık ifade etmişti. Yine de neden böyle yaptığına anlam veremiyordu.

"Ee mini şef, başlıyor muyuz? Yoksa hep öyle oturacak mısın?" Hyunjin'in neşeli sesi düşünce bulutlarının dağılmasına sebep oldu ve oturduğu sandalyede hafifçe toparlandı.

"Mini şef mi? Benden mini şef bile olmaz. Hatta bu sandalyede oturmam hayati güvenliğimiz için daha iyi. Emin ol." 

Hyunjin kıkırdadı, "O kadar kötü olamazsın. Yoksa olur musun? Şu an seni mutfakta malzemelerle boğuşurken hayal ettim de... Çok tatlısın!" Sonlara doğru Jeongin'e yaklaşıp ellerini yanaklarına uzatmış ve sıkmaya çalışmıştı. Ama Jeongin inatla geri çekilmeye çalışıyordu.

"Ya! Bırak yanaklarımı!" Kalbinin neden bu kadar hızlandığına anlam veremiyordu. "Hyunjin! Bıraksana!" İkisi inatla boğuşurken ne ara bu kadar yakınlaştıklarını fark etmemişlerdi. Hyunjin elleri hala Jeongin'in yanaklarını sıkıştırırken durup diplerindeki gözlerinin içlerine bakmaya başladılar. Nefesleri ufaktan sıklaşmıştı ve birbirlerinin yüzlerine değiyordu. 

boy with white skin | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin