𝐬𝐞𝐯𝐞𝐧

1.9K 200 73
                                    

"Hamile olduğunu öğrenince fenalaştı. Ne yapacağımı bilemedim bir anda kollarıma yığılıverdi. Koridordan birileri geçiyordur diye yardım çağırdım hemen. Çok korkuyordu ve korktuğu başına geldi. Başından tedbir almalıydınız. Karnındakinin canına asla kıyamayacağını söyledi. Artık büyük bir sorumluluk altındasınız. Tabii kaçmayacaksan, Soobin. Senin ne tepki vereceğin konusunda da çok endişeliydi." 

"Kaçmak mı? Mümkün değil. Tamam belki aramızdaki duygusal ilişki daha çok ilerlememişti ama ortada bir bebek var ve Yeonjun bunu tek başına yapmadı ya. O bebek benim de çocuğum. Sadece... Çok erken. Benim için de Yeonjun için de. Henüz 22 yaşındayım ve ben gerçekten nasıl yapacağımızı bilmiyorum. Büyük bir sorumluluk alıyoruz. Umarım birlikte üstesinden gelebiliriz. Kolay olmayacak."

Yeonjun konuşma seslerine uyanmıştı. Neredeyse tüm konuşmaları da duymuştu. Soobin sözlerini bitirir bitirmez gözyaşları yeniden akmaya başlamıştı. Soobin kötü bir tepki vermediği için fazlasıyla minnettardı. Ağladığı ve uyandığı için ona dönen iki gözle daha çok ağlamaya başladı. Kolundaki seruma dikkat ederek doğruldu ve Soobin'in yanına oturmasını izledi.

"Duydun değil mi konuşmalarımızı?" Kafasını salladı. "O zaman, dediğim gibi. Birlikte üstesinden geleceğiz. Sakın endişe etme, tamam mı? Ben hep yanında olacağım. Üçümüz birlikte olacağız." Soobin de fazlasıyla duygulanmış, gözleri dolmuştu. Yeonjun hızlı hızlı kafasını salladı ve kollarını sıkıca karşısındaki bedene sardı. Yüzlerini birbirlerinin omuzlarına gömmüşlerdi. "Teşekkür ederim, teşekkür ederim." diye tekrarladı Yeonjun.

Jeongin bu duygusal sahnede üçüncü kişi olmuştu. Ağlayan ikiliyi izlerken empati kurmuştu ve kurduğu hayal kalbinin hızla çarpmasına neden olmuştu. Bir bebek sahibi olmak kesinlikle planları arasında yoktu ve olmayacaktı da. Tek sorun hayal ettiği kişinin Hyunjin olmasıydı. Aklına herhangi biri yerine Hyunjin'in düşmesi onu korkutmuştu. Bu fikri aklından atmalıydı. Başka şeylere odaklanmaya çalıştı.

Gözlerini daldığı yerden alıp hâlâ sarılan ikiliye çevirdi. Hafifçe öksürdü ve dikkati üzerine çekti. "Şey, ben artık gitsem iyi olur. Ortada bir sorun olmamasına sevindim. Tebrik de ederim. Yeonjun, bir şeye ihtiyacın olursa her zaman yanıma gelebilirsin. Artık kendine ve karnındakine odaklan. Eminim birlikte başaracaksınız. Her neyse, çok uzattım. Gitmem gerek." 

Jeongin adımlarını kapıya yönlendirecekken "Teşekkür ederim." dediğini duydu Soobin'in. "Hem onun yanında olduğun için hem de bizi yargılamadığın için. Bu gerçekten büyük bir şey." Jeongin kafasını hızla salladı hemen. "Önemli değil, teşekkür etmene gerek yok. Sizi yargılayabilecek en son insan bile değilim. Benim için büyük bir şey bile değil. Tekrardan, görüşürüz." dedi ve ikiliyi orada bırakarak odadan çıktı. 

Hastaneden çıkmak için hızlı davranıyordu. Bu boğucu ortam ona fazla gelmişti. Binadan çıkar çıkmaz derin bir nefes aldı. Çantasından telefonunu çıkartıp saate baktı. Hyunjin'le buluşmasına yarım saat kalmıştı. Zamanın bu kadar çabuk geçmesine sessizce küfür etti. Aslında başı çok ağrıyordu. Bugün fazla olaylı geçmişti ona göre. Eve gidip dinlenmek istiyordu. 

"Buluşmayı iptal etsem çok mu ayıp olur? Ama buluşsak bile yeterince enerjik olamayacağım. Başka zaman ben telafi ederim." diye düşünerek kendi içinde bir tartışma başlattı. Ardından rehberden Hyunjin'in adını buldu ve telefonu kulağına götürdü.

Telefon açıldı ve meraklı bir "Alo?" sesi duydu Jeongin. 

"Selam Hyunjin. Şey için aramıştım ben. Bugün... Kahve içmeyi biraz ertelesek mi? Güne olaylı başladım ve enerjim oldukça düşük. Beni almaya geleceksin ama şu an üniversitede bile değilim." Jeongin açıkçası hastanede olduğunu söylemeyi düşünmüyordu ama hastane bahçesine hızla giren ambulansın gürültülü sirenleri planını bozmuştu. Sinirli bir şekilde gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

boy with white skin | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin