Jeongin sokak lambalarının aydınlattığı sokakta ilerlerken kötü hissediyordu. Hyunjin denen o adamla yaptıkları seksin üstünden 1 ay geçmişti ve Jeongin o zamandan beri yaptığı sekslerden tatmin olamıyordu. Bir süre sonra sebebinin Hyunjin olup olmadığını düşünmeye başlamış ve kendince hırs yapmıştı. Nasıl bu kadar etkilendiğini kendi de bilmiyordu.
O harika geceden sonra her tek gecelik ilişkisinden sonra yaptığı gibi Hyunjin uyurken çıkıp gitmişti. Çok kurnaz ve tehlikeli görünüyor olabilirdi ama birine bel bağlamak için daha çok erken olduğunu düşünürdü hep. Daha 22 yaşındaydı. Önünde güzel bir hayat varken ciddi bir ilişki istemiyordu.
Moral bozukluğu ve düşünceler içinde evinin önüne geldiğinde çantasından anahtarını çıkardı ve kapının girişine yavaşça soktu. Saat geç olmuştu ve Minho'yu uyandırmak gibi bir düşüncesi yoktu. Sessice içeri adımladıktan sonra ayakkabılarını da yavaşça çıkarırken ışıklar açıldı. Korkmuştu ama karşısında öz abisi saydığı kuzeni Minho duruyordu.
Morali yeterince bozuk ve kafası oldukça doluydu Jeongin'in. Minho'nun ona sert bakışlar attığını görmese de hissedebiliyordu. Yine de bununla uğraşmak istemedi. Ayakkabılarını çıkardı ve çantasını vestiyere bıraktı. Sonrasındaysa yavaş adımlarla mutfağa doğru ilerledi. Minho hala kendisini izliyordu. Jeongin mutfağa giderken kendisi de peşinden takılmıştı. Jeongin siyah mermer tezgahın üstündeki dolaptan bir bardak çıkardı ve su doldurdu. Suyunu yudumlarken Minho daha fazla dayanamamış ve sormuştu, "Neredeydin?"
Jeongin aynı yavaşlıkta suyunu içti ve bitirdikten sonra elinin tersiyle ağzını sildi. Gözlerini kaldırdı ve Minho'nun gözlerine baktı. "Nerede olduğumu biliyorsun." diye karşılık verdi. Minho daha da sinirlenmeye başlamıştı. "Sen her gece para karşılığında önüne gelenle ilişkiye giren bir orospu değilsin Jeongin. Senin hayatına bu zamana kadar karışmadım karışmam da. Ama 1 aydır azgın ergenler gibi her gece gidip geç saatlerde geliyorsun. Üstelik ne bana ne de teyzene hiç haber vermiyorsun. Ne yapmaya çalışıyorsun?"
Jeongin derin bir nefes aldı. Zaten bu gece de tatmin olamadığı için sinirleri gergindi. Bu sorgulamalara katlanmak istemiyordu. Minho'nun onu düşündüğünü ve bu yüzden endişelendiğini biliyordu. Minho asla onun seçimlerine karışmamıştı. Sadece, sadece bu gece tahammülü yoktu. Kendisi de nasıl bu hale geldiğini merak etmiyor değildi.
"Yarın konuşalım." Minho'nun yanından geçip gidecekken Minho durdurdu onu. "Hayır, her seferinde aynısını yapıyorsun. Sıkıntın neyse konuşalım." Jeongin artık sinirlendiğini hissediyordu. "Yarın konuşalım dedim. Neden ısrar ediyorsun ki? Bırak beni, uyuyacağım." Sert bir sesle konuştu Jeongin.
"Hayır efendim, bu gece konuşulacak. Ben senin iyiliğini düşünüyorum sen beni her seferinde itiyorsun! Gündüzleri yine iyisin ama geceleri? Bok gibi bir moralle geliyorsun her gece. İstemeyerek yaptığın bir şey mi var yoksa? Bak bana söyleyebilirsin, ben senin abin sayılırım, anlat bana." Jeongin, Minho'nun haklı olduğunu biliyordu. Kendince haklı sebepleri vardı onun da. Kendindeki garipliği anlamamasının sinirini o an Minho'dan çıkartmaya karar verdi.
"Düşünme beni ya! Kim dedi sana Jeongin'i düşün diye? Kim dedi? Kimse. Sal beni artık. Uyuyacağımı söyledim. Sana iyi geceler."
Minho kuzeninin neden böyle yaptığını anlamıyordu. Eğer basit bir mesele için 1 aydır böyle davranıyorsa Jeongin'in kuzeninden çok çekeceği vardı. Jeongin'e söyledikleri için kırılmıştı. Ama kuzenini birazcık tanıyorsa diğer gün gelip özür dileyeceğini biliyordu. İkisi birbirine kırgın kalamazlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boy with white skin | hyunin
Novela JuvenilCiddi ilişkilerden korkan ve kendi eğlencesine bakan Jeongin'in, tek gecelik bir ilişki yaşadığı Hyunjin'den sonra onu unutamamasıyla fikri değişir.