𝐟𝐢𝐯𝐞

2.4K 225 129
                                    

somi - dumb dumb


Kaşlarını çattı Jeongin. Arkadaşı nereye gitmiş olabilirdi ki? Gergince etrafına bakındı. Ama hiçbir yerde yoktu.

"Felix nerede?" Hyunjin'e dönüp sordu Jeongin. Karşısındaki bedense çatık kaşlarıyla "Bilmiyorum ki. Ben tuvalete giderken masadaydı. Bir şey de demedi. Gel bir çalışana soralım." İkisi de bu sefer bir çalışan bulmak için gözlerini etrafta gezdirdi. Bulduklarında Felix'i tarif ederek görüp görmediklerini sormuşlardı ama çalışan tarif ettikleri adamın hesabı ödeyip çıktığını söyledi. 

Jeongin arkadaşının neden böyle yaptığını anlamıyordu. Acaba acil bir şey mi olmuştu? Arayıp sormak için telefonunu çıkardığında Felix'ten gelen bir mesajı fark etti.

"Ben işe gidiyorum. Hesabı da ödedim. Anladığım kadarıyla birbirinizden etkilendiniz ;))) Hyunjin'in programını asistanına sordum, boşmuş. Beraber vakit geçirin. Öptüm :*"

Jeongin arkadaşının böyle bir şey yaptığına inanamıyordu. Tabii ki de Hyunjin'le vakit geçiremezdi. Felix bilip bilmeden iş yapmıştı ama ona sinirli değildi. Herhangi bir detay vermeden yanındaki adama dönüp "Şirkete dönmüş." dedi. Hyunjin fazla sorgulamayıp kafasını salladı ve "Seni eve bırakmamı ister misin?"

Jeongin'in eve gidesi yoktu. Hem daha Minho'ya hediye alacaktı. Aslında Felix'in yanına gidip her şeyi anlatsa daha iyi olurdu. Hyunjin'le yalnız kalma fikri onu gerse de birlikte şirkete gitmeyi isteyecekti ondan.

"İkimiz de senin bir işin yoksa şirkete gidelim. Felix'le abime hediye bakacağız zaten. Onu bekleyeceğim." Karşısındaki beden kafasını salladı ve valeden arabasını getirmesini istedi. Kısa bir süre sonra yola koyuldular. Yol boyunca hiçbir şey konuşmamışlardı. Hyunjin bir konu açma girişiminde bulunsa da Jeongin onu geçiştirmiş, kısa cevaplar vermişti. Arabayı süren bedense daha fazla zorlamamıştı. 

Şirkete geldiklerinde dikkatle etrafını inceledi güzel genç. Binanın içi gri ve beyaz renklerle dekore edilmişti. Sadeydi. Patronlarının geldiğini gören çalışanlar eğilip selam veriyor, Hyunjin ise gülümseyerek karşılık veriyordu. "Havalı." diye geçirdi içinden Jeongin. Sonrasında "Seni Felix'in yanına götüreyim. Gel." diyen sesi duydu. Sessizce kafasını salladı.

Birlikte asansörlere ilerlediler. Tam 8 kat çıktıktan sonra asansörden inip sola döndüler. Birkaç kişi yine patronlarına selam vermişti. Jeongin katı da inceliyordu. Girişe göre daha ferahtı burası. Birkaç adımdan sonra arkadaşını gördü. Odaklanmış bir şekilde çalışıyordu. 

"Bay Lee." diye seslendi yanındaki adam. Tabii ki de şirket sınırları içerisinde resmiyet takınmaları gerekiyordu. "Bay Yang sizin yanınıza gelmek istedi. Ben de kendi katıma çıkıyorum. Görüşmek üzere, kolay gelsin." diyerek ayrıldı oradan. Felix şaşkındı. Neden şirkete gelmişlerdi ki? Patronunun boş olduğunu biliyordu. Arkadaşının da bir planı yoktu. 

"Neden buraya geldiniz? Ne işin var senin burada?" merakla sordu Felix. "Mesajımı okumuşsun da. Bir şey mi oldu?" Jeongin birazcık gerginlik hissederek "Benim sana bir şey söylemem lazım." Felix asıl şimdi meraklanmaya başlamıştı. "Dinliyorum da otur önce bir." deyip masasının önündeki sandalyeleri gösterdi. 

"Hani ben 1 ay önce biriyle ilişkiye girdim demiştim ya." Arkadaşı kaşlarını çattı. Nereden çıkmıştı bu? "İşte 1 ay kafam mal gibiydi saçma davrandım falan. O adam... Hyunjin işte." 

Felix'in ağzı sonuna kadar açılmıştı. "Ne?" diye bağırdığında herkes gözlerini ikisine çevirmişti. Garip bir şekilde gülümseyip özür dilediler kısaca ve bu sefer fısıldayarak bağırdı sarı saçlı genç. "Nasıl yani? Sen Hyunjin'le, benim patronumla mı seviştin? Hem de en sert şekilde? İnanmam. Hyunjin pamuk gibi bir adam. Yanlış hatırlıyorsun bence sen." 

boy with white skin | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin