𝐟𝐢𝐟𝐭𝐞𝐞𝐧

1.5K 160 123
                                    

"Bu ayki satışlarımızda ufak bir düşüş oldu. Promosyonlarımızda bir değişiklik olmamasına rağmen bu düşüşün yaşanması biraz şaşırtıcı bir durum. Açıkçası son dönemlerde oldukça durgunuz. Ne düşünüyorsunuz Bay Hwang?"

Cevap yok.

"Bay Hwang?"

Hyunjin daldığı yerden ona seslenen çalışana döndüğünde herkesin ona baktığını fark etmesiyle kısaca öksürüp silkelendi.

"Ne demiştiniz, duyamadım da?"

"Satışlarda düşüş yaşandı efendim. Ayrıca son zamanlarda da oldukça durgunuz. İhalelere bile katılmıyoruz. Siz ne düşünüyorsunuz?"

Hyunjin son 3 haftadır böyleydi. Sürekli dalgın, çökmüş ve mutsuz. Sürekli gülümseyen yüzü son 3 haftadır hiç ortaya çıkmıyordu. İlk başta çalışanlar fazlasıyla şaşırsa da artık alışmış gibiydiler. Neden böyle olduğunu bilmeseler de artık sorgulamıyorlardı. 

"Toplantıya 15 dakika ara verelim."

Bir anda çıkıp gitmesiyle arkasında bıraktığı çalışanlar şok içinde kalakalırken Hyunjin bunları önemsememişti bile. Tek istediği biraz hava almaktı. Artık bu şirket bile onun kafasını dağıtmaya yetmiyordu. Tüm duvarlar üstüne geliyor, çoğu zaman terasta ya da odasının balkonunda duruyordu. Aşırı düşünmekten doğru düzgün uyuyamıyor, yaptığı hiçbir şeye odaklanamıyordu. 

Yine balkonda derin derin nefesler alırken arkasında bir beden hissetti. Arkasını döndüğündeyse kalbinin derinlerinde bir yerlerde, minicik bir kenarda köşede hissettiği hayal kırıklığıyla şaşırdı. Kimi beklemişti? Cevap basitti.

"Daha ne kadar böyle devam edecek?"

"Nasıl devam edecekmiş?"

"Neler olduğunun gayet farkındasın, Hyunjin. Beni geçiştirmeye çalışma."

"Seni geçiştirmiyorum, sadece ikimizi de yormamak için uğraşıyorum."

İç çektiğini duydum. Yanıma gelmişti. "Hiç konuşmadınız mı?"

Gözlerimin dolmasına engel olmaya çalıştım. "Hayır."

"Minho'nun söylediğine göre..." Hemen onu susturdum.

"Sus! Duymak istemiyorum!" Duymak istemiyor muydum gerçekten? 

"Gerçekten duymak istemiyor musun?" İstiyordum. Ancak kafam o kadar çok onunla doluydu ki kaldıramayacağımı düşünüyordum.

Bir süre sessizleşip yüksek binanın yüksek balkonundan şehri izleyip gürültülü sesini dinledik. Sessizliği bozan yine Chan oldu.

"Kendini müziğe vermiş. Sürekli okuldaymış. Uyanıp, okula gidip okuldan geldikten sonra da müzik odasına girdikten sonra saatlerce, uyuyana kadar oradan çıkmıyormuş. Hiç kimseyle konuşmuyormuş. Teyzesi fazlasıyla endişeliymiş. Yemeklerini düzenli yemesi için uğraşıyormuş. Konuşmasa bile yemekleri kabul ettiğini söyledi Minho. En azından bu içlerini rahatlatıyormuş."

Bir damla, ikincisi ve... İşte üçüncüsü.

"Duymak istemiyorum demiştim."

"Gerçekten böyle mi bitecek? Gerçekten bunun olmasına izin mi vereceksiniz?"

Bir şey demedim. Oradan ayrıldım ve toplantı odasına geri döndüm. Gerçekten böyle mi bitecekti?

boy with white skin | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin