" Evet, şimdi ulusun çiftini davet ediyorum! "
Eric Nam yaptığı işi biraz fazla çok seviyordu.
Zengin biriydi, şarkıcıydı, ama yine de bu şovdan vazgeçemiyordu. İçerisinde bulunduğu kaşmir kazak ve keten pantolonla kamera arkasındaki insanlara hitap etmek, gülümsemek, yüzündeki spot ışıklarıyla onu izlemeye gelen, salonu dolduran insanlara el sallamak onun için bir tutkuydu. Ama her şeyden fazla, en sevdiği şey, sevdiği ünlüleri ve arkadaşlarını kamera önüne davet edip dedikoduyu ilk elden duymak ve duyurmaktı.
Bu yüzden arkadaki, ondan başka kimsenin göremediği kapıya bakarken çiftin tatlı ve taze gülümsemelerle içeriye girişini izledi.
Kız çok güzeldi. Fazla güzeldi. Renkli makyajı, mini eteği, kazağı, platform botlarıyla içeriye gülümsüyor, kameralara ve Eric'e kendinden emin bir gülümseme sunuyordu. Oğlan ise biraz gerideydi, gülümsemesi biraz daha utangaçtı ama en az sevgilisi kadar dikkat çekiyordu. İkisi de çok sevecen, çok yaşam dolu görünüyorlardı. Eric gülümsedi, ayağa kalktı ve onları alkışladıktan sonra onlarla beraber sandalyesine geri oturdu.
" Evet, Hyuna ve Dawn'a koca bir alkış! " diye bağırdı, sanki seyirciler uzun bir süredir alkışlamıyormuş gibi. İkisi de gülümsediler, seyirciye ellerini salladılar. " Hoş geldiniz. Yine mükemmel görünüyorsunuz. "
" Sen de öyle! " diye cıvıldadı Hyuna, ona bakarken. " Bizi ağırladığın için teşekkürler. "
" Benim için bir onur. "
Eric elindeki kartları düzeltirken bir süre seyircinin sakinleşmesini ve sessizleşmesini bekledi, ardından gülümsedi.
" Son zamanda yeni bir şarkı üzerinde çalıştığınızı duydum. " dedi, onlara bakmaya devam ederken. Dawn yavaşça başını salladı. " Adı neydi? "
" Ping pong. " dedi Hyuna.
" Ping pong. Yani... " Eric elindeki kartı bir pinpon raketi gibi salladı. " Spor gibi mi? "
" Evet. "
" Ne hakkında peki? "
" Hiçbir şey, yani... " Dawn yavaşça açıklamaya başladı. " Tatlı bir şarkı. Rengarenk. Sözleri daha çok birbirimize olan aşkımızı anlatıyor. Aynı bir pinpon oyunu gibi... çünkü bilirsin hyung, pinpon oyununu iki kişi olmadan oynayamazsın ve top sürekli arada döner durur. Biz de kendimizi oyundaki ki taraf gibi temsil ettik. Top ise aşkımızı temsil ediyor. "
" Ya... " Eric gülümsedi, Hyuna da sevgilisinin açıklamasından çok memnun olmuş gibi gülümseyerek ona yanaşmıştı. " Bu çok tatlı. Tam da ulusun çifti olduğunu kanıtlıyorsunuz. "
" Öyleyiz, değil mi? " dedi Hyuna, kıkırdayarak. " Bu unvanı taşımak bizim için bir onur... "
" Zor olmuyor mu? "
" Çok, çok... " Dawn yavaşça iç çekti. " Yani... Bilirsin, biz hiç kavga etmeyiz. Hep çok iyi geçiniriz. Ona rağmen üzerimizdeki baskı çok fazla. "
" Evet... yani sonuçta diğerleri için mükemmel bir örnek olmak zorundayız. Ulusun Çifti olmak çok zor. "
" Tabii ki... Ulusun Çifti olmaktan bahsediyoruz. "
" Evet, tabii ki çok zor olmalı. Ulusun Çifti diyoruz... "
" Yeter be! "
Birden setten kimsenin beklemediği bir ses gelince herkes şok olmuş bir şekilde kapıya dönmüştü. Bütün seyircilerden şaşkınlık nidası yükselirken az önce Hyuna ve Dawn'ın girdiği kapıya gözler dönmüştü. Kapıdan giren ise, yeniden el ele tutuşmuş bir şekilde içeriye yürüyen Yoongi ve Min-cha'dan başkası değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ortak 2 || BTS
Fanfiction" Bazen hiçbir şey, istediğin gibi gitmeyebilir. " □■□■□■□■□■ BTS kariyerinin zirvesinde, herkes onları tanıyor, her şey herkes için inanılmaz ilerliyor, sanki şirin bir peri masalı. Ama tahmin edebileceğiniz gibi, her çıkışın muhtemel bir inişi olm...