" Seni ailemle tanıştırmak istiyorum. "
Yoongi aynen böyle demişti, salonda 5-dakikada-pişir tiplerinden olan, hazır, acılı ramenlerinden yiyorlar ve basketbol maçı izliyorlardı. Min-cha bir yandan maçı takip etmeye çalışırken bir yandan da sürekli üfleyerek ramenin acısını geçirmeye çalışıyordu, bunun hiç etkili bir yöntem olmadığını bilerek. Yoongi ağzını dakikalardan sonra ilk kez açıp bunu söylediğinde, ekranda atılan bir taç atışı vardı ve Min-cha bunun onun aklına ne zaman geldiğini düşünmeden önce deli gibi öksürmeye başlamıştı.
Daegu'ya gidecek olan özel uçağın tarihi ertesi sabahı gösterirken, yatakta tavanı seyrediyor ve heyecanını bir türlü yenemiyordu. Yoongi onun hayatındaki ilk sevgilisiydi, her şeyi ilk kez onunla deneyimliyordu ve kafasında sürekli ailesine ne diyeceğini, nasıl davranacağını, iyi aile kızı gibi görünmek için ne giyeceğini düşünüp duruyordu. Ya annesi onu beğenmeseydi? Ya onların ayrılmalarını isteseydi? Daegu şivesini öğrenmesi için uçaktaki birkaç saat yeterli olur muydu?
Min-cha sabaha kadar böyle salak salak sorulara cevap ararken sevgilisi ise hiçbirini dert etmediği için sabaha kadar koynunda mışıl mışıl uyumuştu.
Uçakları çok erken saatteydi, bu nedenle uçakta kahvaltı yapmaya karar vermişlerdi ve Min-cha Yoongi'yi yatakta bırakıp duş almaya gittiğinde suyun altında hala Yoongi'nin annesini nasıl karşılaması gerektiğini düşünüyordu.
" Endişeli görünüyorsun. " demişti Yoongi, bunu anlaması da gerçekten tebrik edilesiydi, keza Min-cha Chulgi'nin arabasına bindiklerinden beri sadece düz bir şekilde önündeki koltuğa bakıyordu ve teni kendisinden bile beyazdı.
Min-cha ona bakıp yorgunca gülümsedi ve Yoongi uzanıp elini tutarak yavaşça okşadı.
" İyi olacak, merak etme. Seni sevecekler. " dedi, ses tonu o kadar yumuşaktı ki neredeyse saniyesinde Min-cha'nın rahatlamasına sebep olmuştu.
" Bundan nasıl emin olabilirsin? "
" Seni sevmeyecek bir insan bile tanımıyorum. " Yoongi hafifçe onun başını omzuna yatırdı, Min-cha gülümsedi. Bazen onun yersiz iltifatlarına çok fazla ihtiyacı oluyordu.
Chulgi de korumaları olarak başlarında onlarla beraber gelmek zorundaydı, bu yüzden onlar için ayrılan özel uçağa o da binmişti. Kahvaltıları kaliteli ve lezzetliydi, Min-cha az yiyebilmiş olmasına karşın memnundu. Hemen ardından konforlu deri koltuklarda uyuyabilmek için koltuğu geriye yatırmıştı ve Yoongi de şehrine varana kadar tek başına film izlemişti.
Daegu'ya vardıklarında saat 1'i bulmuştu. Hava biraz kapalı ve yağmurlu görünüyordu ve Yoongi bunun için hazırlanmadıkları için endişeli sayılırdı, Min-cha'nın yaptığı ilk şey ise derin bir nefes almak olmuştu. Uykusunu epey iyi aldığı için saçları birbirine girmişti, bu nedende Yoongi onun saçlarını düzeltip iyi göründüğüne ikna etmek için epey uğraşmak zorunda kalmıştı. İner inmez bir araba kiraladılar ve Chulgi bunun siyah filmli, ayrıca tanınmayacak bir araba olduğundan emin oldu.
Yoongi öne oturmuş ve navigasyon cihazına annesinin mekanının olduğu kapalı çarşının koordinatlarını girmişti, Min-cha da ortada, koltuklarına yaslanmış bir şekilde etrafı izliyordu. Yıllarca bir yan taraftaki Gwangju'da yaşamış olmasına rağmen ilk kez Daegu'ya geliyordu, her şey hakkında aşırı meraklı sayılırdı. Ayrıca gittikleri her metrede heyecanı bir tık daha artıyordu ve planladığı tüm konuşmalar bir bulamaça dönüşüyordu.
Arabayı çarşının girişinde park ettiler ve Yoongi maskesiyle şapkasını taktı, Min-cha ve Chulgi de öyle. Etraf çok kalabalıktı, Min-cha kaybolmamak için Yoongi'nin elini tutmaya bir tık yakındı ve o tık ne zaman ortadan kalkardı, hiç bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ortak 2 || BTS
Fanfiction" Bazen hiçbir şey, istediğin gibi gitmeyebilir. " □■□■□■□■□■ BTS kariyerinin zirvesinde, herkes onları tanıyor, her şey herkes için inanılmaz ilerliyor, sanki şirin bir peri masalı. Ama tahmin edebileceğiniz gibi, her çıkışın muhtemel bir inişi olm...