Merhaba. Sonunda bölüm ekliyorum. Çok mutluyum içim içime sinmiyor.
Uzun süre ara verince, yazması çok zor. Bölümde çok içime sinmedi ama daha fazla uzatmadan eklemek istedim.
Nasılsınız? Neler oldu hayatınızda?
Umarım Evren ve Dünya'yı keyifle okursunuz..
...
Evren ile birlikte olmak bir kitap yazmak gibiydi benim için. Sonunu kestiremediğim, beynimde kurguladığım... Evren hayatıma girdiği andan itibaren, bir roman karakteri gibi hissediyorum kendimi. Ve o romanın yazarı gibi. Silip silip tekrar yazdığım, en iyisi olsun diye uğraştığım olmadıkça pes etmeyip, kendimin sınırlarını zorladığım bir roman yazarı gibi. Ondan önce nasıl da tek düzeymiş hayatım. Ya da ondan önce değil de âşık olduktan sonra demek daha doğru olacak sanırım. Aşk da öyle değil mi zaten. Hayatınızın düzenini bir anda yerle bir eden, bedeninizden taşan enerjinin olumlu ve olumsuz tarafları. Yazmaya çalışan bir kadın olarak, birçok kez aşkın tanımını yapmıştım. Ama bu şeye benziyor, anne olmadan anlayamazsın diyen annelerimiz gibi, âşık olmadan anlayamıyor insan. Yaşamadan yazamıyor, düşmeden kalkamıyor, acı çekmeden büyüyemiyor. Ne yazık ki...
O gece çalan zil sesi ile ikimiz de yarım kalan öpüşmemizi hala etkisindeyken zar zor ayrılıyoruz. Önden yürüyerek kapıyı açan Evren'in omuzlarından kimin geldiğini ilk anda göremiyorum.
"Dünya nerede?" diyen Hakan'ın sesiyle gözlerim kocaman açılıyor.
"Hakan senin ne işin var burada?"
Evren'in kapının önünden çekilmesiyle göz göze baktığım arkadaşım, gözlerimin içinden, duygu halimi anlamışçasına sakinleşiyor. Derin bir nefes alıyor ciğerlerine, hafifçe gülümsüyorum, o da kızar gibi kaşlarını çatarak bakmaya devam ediyor.
"Hakan içeri gir lütfen, kapıda konuşmayalım." diyerek konuşan sevgilimin sesi ile omuzlarını biraz daha yükseltiyor arkadaşım.
"Gerek yok, Dünya'yı merak etmiştim."
"Lütfen Hakan gir içeri, sana anlatacaklarım var." dememle el mahkûm salona adımlıyor.
Oturduğu koltukla meraklı ama tedirgin bakışları ilk beni sonra Evren'i buluyor. Sanırım artık bu noktadan sonra bir şey saklamanın anlamı yok. Geçirilecek zor tedavi süresinde, ailelerin ve arkadaşlarımızın desteği ile belki de her şey daha kolay atlatılabilir.
"Bir şey içer misin Hakan?" diye soran sevgilime, arkadaşım sadece sert bakışları ile cevap veriyor. Eğer duruma el atmazsam, durumun daha da çok uzayacağını bildiğimden araya giriyorum.
"Hakan, Evren hasta."
"Dünya!" diyerek uyarıyor beni Evren.
"Bunu ikimiz tek başına atlatmayacağız Evren. Ailen de bilmeli, dostlarımızda."
"Ne demek hasta?" diyerek bakışmalarımızı bölüyor Hakan.
"Kanser." diyorum. Bu kelimeyi telaffuz etmek bile o kadar zor ki, ne kadar üstünde konuşulsa da kabullenmek çok zor. Hele ki benim için böyleyse Evren'i düşünemiyorum bile. Hakan'ın bakışları bir ona bir bana doğru gidip geliyor. Aklında çok soru var biliyorum. Anlatması ne kadar zor olsa da bilmesi lazım. En yakın arkadaşım ve sevgilimin yakın olmasını istiyorum.
"Akciğer kanseri. Daha önce atlatmış ve tekrar nüksetmiş. Tedaviyi ilk başta kabul etmemiş. Çözümü de beni bırakmakta bulmuş." Ağzımın içi kuruyor. Söylediğim her kelime sanki yakıyor dilimi. Ne kadar zaman geçse de, durumu ne kadar çok kabullendim desem de olmuyor sanırım. Sindiremiyorum. Sindiremiyor insan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİM SENİN!
RomanceYazar olmak için daha doğrusu bir kez olsun ismini raflarda görmek için can atan bir kadın; Dünya. Kendi halinde, gizemli bir adam; Evren. Ve adamın seçim senin diyerek sunduğu teklifi kabul ederse kadın, neler olur? Neler olmaz ki? En önemlisi Aşk...