Heyecanla bölümü buraya bırakıp, yorumlarınızı bekliyorum.:)
Keyifli okumalar...:)
...
"Benim kafamı karıştırıp, sonra da hiçbir şey olmamış gibi çekip gidemezsin. Birkaç gündür tanıdığım, pardon tanımadığım bir adam, sadece adını bildiğim bir adam gelip karşıma dalga geçer gibi seçim senin diyemez. Lütuf ettiniz sayın gizemli Evren Bey. Sözlerinizi sayıp, seçimi bana bıraktınız. Çok sağ olun. Sinirliyim. Evet. Hem de çok!"
Gönder.
Ertesi gün kafayı yemekten o kadar çok yorulmuştum ki, içimden ne geliyorsa yazıp Evren'e mail atmıştım. Rahatladım mı? Hayır!
Dediklerini ciddiye almamıştım ama içimden bir ses de durmadan beni kötü yola götürmek ister gibi, onu düşünüyordu.
Kim? Ne? Nerede? Ne zaman? Nasıl? Niçin?
5N1K adlı kocaman bir kazanın içinde kaynayan bir beyne sahibim. Ne kadar zor beni anlıyorsunuz değil mi? Kararsız kalmak öyle çok zor ki. Ne düşüneceğini bilememek...
Aslında haylaz tarafım, adamın son sözünü kulağıma fısıldayıp duruyor. O adam bir yazar! Peki, bana nasıl yardım edecek. İlla aynı evde yaşamamız mı gerekecek? Ama tek düze yaşadığım bu hayatta bir çılgınlık yapıp, hayallerime bir şans vermek benim de hakkım değil mi?
Bir kere benim yazdıklarım kötü değil kardeşim! Beni eksik gösterip kendine muhtaç edeceksin. Yok, öyle yama! Önümde açık olan bilgisayarım da, yazdıklarımı açıp okumaya karar veriyorum. Bu adam ne gördü, anlamam lazım.
Ne mi oluyor? Mail geliyor. Boğazım kuru, heyecanla açıyorum mesaj kutumu. Ne bu heyecan Dünya kendine gel!
"Beni tanımak istiyorsun değil mi? Biliyorum. Evinde oturup deli gibi düşünüyorsun. Bu adam kim? Ben gizemli bir adam değilim. Ya da belki öyleyimdir. Bunu beni tanıdıkça anlayacaksın.
Yazıyorum Dünya. Senelerdir hem yaşıyorum hem yazıyorum. Bu hayatta yazdıklarını, elinde sayfalar halinde tutabilen herkese yazar diyorlar. Belki senin yazdıkların basılmadı ama sen de bir yazarsın Dünya. Okuduklarım beni buna inandırdı.
Büyük acılar, büyük eserler doğurur derler ya, ne düşünüyorsun bilmiyorum ama bence büyük acılar senin kendini tanımanı sağlar. Kendimden çok emin konuşuyorum ve sen buna sinir oluyorsun ama ben de kendimi çok iyi tanıyorum.
Beni anlıyorsun değil mi?
Kitabından bir alıntıyı yazacağım şimdi sana;
'Ölmek için insanın kalbinin durması gerekmiyor. Bir söz, bir kaybediş, hayattan sizi soyutlayabiliyor. Ben o gün kendimi hiç olmadığım kadar yalnız, hiç olmadığım kadar bitkin hissediyorum. Sahi yaşıyor muyum hala? Evet, nefes alıyorum. Nefes alarak da ölebiliyormuş insan. O gün öğrendim.'
Yazdıkların manalı, güzel sözler inkâr etmiyorum. Ama o günde söyledim sana, eksik... Onun yerine şunları yazsak daha iyi olmaz mı?
"Ölmek için insanın kalbinin durması gerekmiyor. Yaşarken öldüm diyoruz. Hayata küsüyoruz. Kendimize küsüyoruz. Nefes alıyoruz ama yaşamıyorum diyoruz. Yanlış. Yaşıyoruz. Öyle bir güzel yaşıyoruz ki. Hayatları güllük gülistanlık insanlardan daha harbi yaşıyoruz. Canımız yanıyor çünkü. Hissediyoruz. Boş gülüşler savurmuyoruz etrafa. Biliyoruz çünkü yaşamak bu değil. Yaşamak, kanaya kanaya, gözyaşlarımız da boğularak yaşamak, aslında ölü yaşamak değil. Farkında olarak yaşamak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİM SENİN!
RomanceYazar olmak için daha doğrusu bir kez olsun ismini raflarda görmek için can atan bir kadın; Dünya. Kendi halinde, gizemli bir adam; Evren. Ve adamın seçim senin diyerek sunduğu teklifi kabul ederse kadın, neler olur? Neler olmaz ki? En önemlisi Aşk...