Bölüm 17. Şaka

4.3K 264 259
                                    


Merhabalar efendim. Çok çabuk sizler için geldim.:)

Bayramda şehir dışındayım, o nedenle sizlere bölümü bırakıp kaçıyorum. Ama yorumlarını merakla bekliyor ve aşkla okuduğumu biliyorsunuz, her birine tek tek cevap yazmaya çalışıyorum.

Şimdiden her birinize iyi bayramlar dilerim. Sevdiklerinizle, mutlu bayramlarınız olsun.

Ama sessiz okuyucularım belki bayram vesilesiyle kendilerini belli eder. azıcık üzülüyorumda...

Keyifli okumalar...:)

...

Bugün onsuz uyuduğum dördüncü günün sabahı. Yani anlayacağınız beş gündür Hakan'ın evinde yaşıyorum. İşe gitmiyorum. Dışarı çıkmıyorum. Hakan'ın zoruyla yemek yiyorum. Elimden telefonum düşmüyor ama beklediğim arama gelmiyor. Gün geçtikçe daha da çok karamsar bir hale bürünüyorum. İstese beni bulurdu, biliyorum.

Galiba tamamen bitti. Masalın sonuna geldik. Her şeyin, bu yaşadıklarımın bir şaka olmasını diliyorum. Belki de bir masal değil, anlamsız güldürmeyen bir fıkranın içine düşmüşümdür. Evren bana bu kadar kötü bir şaka yapmış olamaz ama sırf o mutlu olsun diye gülebilirim. Ama gülemiyorum. Çünkü her şey gerçek.

İki gün önce Hakan beni zorla duş almaya ikna ettiğinde ağlama krizine girmiştim. Ondan kalan tek şey kokusuyken, şimdi o da yoktu.

"Dünya neden duşa girmemekte ısrar ediyorsun?" diyen dostuma, masum kedi bakışlarımla bakıp;

"Çünkü onun gibi kokuyorum." Dediğim an Hakan delirmişti. Anlamıştı aklımdan geçenleri.

"Onunla birlikte oldun!" Bu bir soru cümlesi değildi.

"Hakan lütfen." Sesim bile zor çıkıyordu.

"O adamı öldüreceğim Dünya."

"Hakan bir sakin ol."

"Sen nasıl böyle bir şey yaparsın. Tanımadığın bir adamla yaşamana eyvallah dedim, hayallerim için dedin anladım, ama bunca şeyden sonra neden?"

Hakan'a geldiğim ilk akşam başından beri olan biten her şeyi ona anlatmıştım. Sadece bu ayrıntıyı atlamıştım. Utanmıştım belki de bilmiyorum. Ama biz olduk diyememiştim. Banu ile yaşadıklarını bana anlatmazdı Hakan. Mahremiyetine çok önem verirdi. Geri kafalı bir adam da değildi. Ama bu onunla benim aramdaydı işte. Anlatamamıştım.

"Güvendim Hakan."

"Neyine güvendin Dünya? Sana yalan söyleyen bir adamın neyine güvendin!"

"Bana bakışına, dokunuşuna. Bir şeyler var Hakan, anlatmadığı bir şey var. Biliyorum. Ama o bana güvenmiyor."

Evet, son iki gündür aklımdan geçen ve ürettiğim tek teorim bu. Onun bana güvenmeyişi. Güvenseydi, anlatırdı. Elimi tutardı. Ama güvenmiyor.

"Allah'ım delireceğim. En başından bana anlatmaman hata zaten!"

"Bağırma bana Hakan. Beni bu şekilde yargılaman hoşuma gitmiyor."

"Seni yargılamıyorum. İstediğini yapmakta özgürsün. Ama bu kadar körü körüne inanmak ne bileyim." Diyerek susan Hakan'a hak veremiyorum. Çünkü ben biliyorum. Ne yaşadığımı ben biliyorum. Bana dokunuşunu, bana bakışını ben biliyorum. Ben ona inanmıştım.

O konuşmadan sonra Hakan, konuyu bir daha açmadı. Evime gitmek istediğimde ise beni göndermedi. Çünkü kendimde değildim. Hakan olmasa yemek bile yemeyecektim. Annemlerle konuştuğumda, işten çıktığım için üzgün olduğumu sandılar. Babam bana destek olacağını, istersem İzmir'e dönebileceğimi dünyanın sonu olmadığını söyleyen konuşmasıyla, beni biraz daha ağlatmıştı.

SEÇİM SENİN!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin