Herkese merhaba. Uzun bir aradan sonra kavuşmanın heyecanı var üstümde.:)
Bu bölüm Dünya'yı yazarken onun her duygusunu hissettim ve size de hissettirmek istedim.
Çok sevdiğim ve yazarken dinlediğim şarkıyı da ekliyorum sizin için.
Bol bol düşüncelerinizi okumak istiyorum.
Sizi çok çok seven yazarınız keyifli okumalar diler.:)
...
Masallara inanır mısınız? Hatırlıyorum da ben küçükken bile bütün kalbimle, inanmazdım masallara. Babam bazı geceler, uyumam için hikâyeler anlatırdı. O sahneler gözümün önünde çok net beliriyor. Ama anlattığı hikâyeleri, ya da masalları hatırlamıyorum. Çünkü ben onun anlattıklarını, kendi kafamda bambaşka bir kurguyla hayal ederdim. O nedenle hep kendi masalımı kendim yazdım.
Rapunzeli ilk duyduğumda, korkunç derece de korkmuştum. Saçlarımı çektiğimde canım o kadar çok yanmıştı ki, kim bir kadının saçlarına tırmanıp o kuleye çıkabilirdi, aklım almamıştı. Onun yerine prensin bir iple yukarı çıkması daha mantıklı gelmişti bana.
Bu durumun babamın çok hoşuna gittiğini anımsıyorum. Aferin benim akıllı kızıma, derdi. Prensler de kimmiş benim kızım her şeyi tek başına başarabilir. O nedenle o büyülü masallara ben hiç inanmadım.
Ama hayallerimden de hiç vazgeçmedim. Kendi masalımı hep kendim yazdım. Ama kollarında uyduğum bu adam, o gece beni bir masalın içinde uyuttu sanki. Bende o masalda ki saf âşık prenses oldum.
O gece Evren'in beni sevmesine izin verdim. Kollarının arasında taşındım yatak odasına. Çıkardığı kıyafetlerimin ardından, her hücreme büyülü öpücüklerini bıraktı. Birlikte yatağa düştüğümüzde, kulağıma sayamadığım kadar çok ismimi fısıldadı.
"Dünyam." Dedi. Dünya değil.
Korkmadım. Tereddüt etmedim. Ya sonra diye düşünmedim. Ya da odanın ortasında ki valize kafamı hiç çevirmedim.
Benden bir şeyler sakladığını bildiğim, yalan söylediğini bildiğim bu adama o gece güvendim. Bunun bir tarifi yok. Size anlatamam. Hissetmekle ilgili. Bilmek ile ilgili. Bana sarılışında ki acıyı, beni öpüşünde ki tutkuyu, ellerinin iç çamaşırımı çıkarırken ki titreyişini, gözlerinden ki lütfen diye yalvarışları ve kulağıma fısıldadığı kelimelerin dudaklarından aşkla çıktığını biliyordum.
Hiçbir zaman bir kadın ve bir erkeğin arasında ki tutkunun böyle büyüleyici bir duygu olduğunu hayal edememiştim. Yazdığım satırlarda, belki de hep okuduklarımdan esinlendim. Ya da ona göre yazdım bilemiyorum ama yaşamak bambaşka bir duyguymuş.
İçime çektiğim her derin nefeste, sanki daha da çok boğulmuş ama bulutların üstündeymiş gibi hissetmiştim. Düşeceğimden öyle çok korkmuştum ki, kendi sesimi duyana kadar konuştuğumun farkında bile değildim.
"Bırakma beni."
"Dünyam." Diye tekrar fısıldadı. Ama acı çeker gibiydi. Bırakmam demedi. Sadece Dünyam demişti.
"Bırakma beni." Diye tekrar inatla gözlerinin içine baktığımda, yüzümün her hücresini öpmeye başladı. Vücutlarımızın arasında bir santim dahi boşluk yoktu. Tenimiz birbirine o kadar muhtaçtı ki, aklımda sadece o ve dokunuşları vardı.
"Seni ölsem bırakmam." Dediği anda son eksik kalan parçada tamamlanmıştı. Şimdi gerçekten tek vücut olmuştuk. Onun olmuştum. Benim olmuştu. Biz olmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİM SENİN!
RomanceYazar olmak için daha doğrusu bir kez olsun ismini raflarda görmek için can atan bir kadın; Dünya. Kendi halinde, gizemli bir adam; Evren. Ve adamın seçim senin diyerek sunduğu teklifi kabul ederse kadın, neler olur? Neler olmaz ki? En önemlisi Aşk...