Herkese merhaba bölüm geldi. Umarım keyifle okursunuz. Bol bol yorum bekliyorum sizden, fikirleriniz benim için önemli.:)
Yazarken gözümde canlanan Evren'i size satır arasında bir fotoğrafla gösterdim.:)
Bölüm sonunda görüşürüz.:)
...
Hayatım boyunca her zaman meraklı bir insan olmuşumdur. Her durumun nedenini öğrenmeye çalışır, didik didik ederdim. Hala da öyleyim sanırım. Ama o gün sormadım. Neden o kadına biz sevgili değiliz, demedin diye sormadım. Soramadım.
Bazen cevabından korktuğumuz soruları soramayız. Sadece tamam diyebildim. Beni anlıyorsunuz değil mi? Duygularımın farkına vardığım gün, yalandan da olsa onunla sevgili olmuştum. Tabi sadece tek bir kişinin gözünde. Ama olsun. Kalbim o kadar onunla doluydu ki, o an sadece tamam dedim.
Korktum. Başıma bela olmasın diye öyle söyledim, bir anlık öyle gelişti. Zaten bizim aramızda bir şey olamaz, diyecek olmasından korktum. Ve sadece tamam dedim.
O gece yatakta otururken, ani bir kararla kalktım ve bilgisayarımı açtım. Yazmaya başladım. Her şeyin farkında olarak, büyük bir ilhamla. Evren'in de dediği gibi, galiba insan yaşayınca anlattıklarını daha güzel aktarabiliyor. Ekran da ki boş sayfaya yazdığım ilk cümleler şunlar oldu;
"İki tane sade filtre kahve alabilir miyim?"
"Tabi ki."
Uzun zamandır en çok kullandığım kelime "tabi ki".
Bir kahve dükkânında çalışan her gün yüzlerce kişi gören ama kimsenin farkında olmadığı o etkisiz eleman diye adlandırılan biriyim ben.
Bu sayfaya kadar okuduğunuz her şeyi ben o gece yazmaya başladım. Evren'in bana öğrettiği gibi, saydam, gerçek ve doğal. Bu yazdıklarımı birileri yayınlar mı? Ya da ben utanmadan yazdıklarımı insanlar okusun ister miyim bilmiyorum. Ama yazıyorum. Yazdıkça hafifliyor, gerçekten bu yazdıklarımı yaşamanın verdiği mutlulukla yazıyorum.
Sonu mu? İnanın ben de bilmiyorum. Yaşadıkça yazıyorum işte. Mutsuz sonları hiç sevmem. Bütün ümidim bu romanın mutlu sonla bitmesi.
...
"Hım patatesli yumurta mı?" diyerek kalkan adam masa da ki tavayı görünce öyle mutlu oluyor ki, kendimi şef yarışmalarına katılmış ve kazanmış gibi hissediyorum.
"Sever misin?"
"Sevmek ne demek bayılırım." Derken çoktan ekmeğin köşesini koparıp batırıyor tavanın içine.
Her hareketinin, her konuşmasının detayına kadar dikkat ediyorum. Ekmeğin köşesini seviyor mesela. Ben sevmem. Bunu oda bilsin istiyorum.
"Ekmeğin köşesini hiç yemem ben."
"Köşesini sen mi yemek istiyordun?" diyerek bakıyor yüzüme. Kıyamıyorum o kadar düşünceli ki.
"Hayır, sen koparınca gördüm, ben gerçekten sevmem."
"Sorun yok o zaman. Ben köşesini sen yumuşak yerini yersin."
"Anlaştık." Derken o kadar mutluyum ki. Ufacık şeylerden medet kapar oldum. Pişman mıyım asla!
"Ne yapacaksın bugün?"
"Özel bir planım yok. Sen?"
"Şu avukat işini ayarlayayım diyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİM SENİN!
RomanceYazar olmak için daha doğrusu bir kez olsun ismini raflarda görmek için can atan bir kadın; Dünya. Kendi halinde, gizemli bir adam; Evren. Ve adamın seçim senin diyerek sunduğu teklifi kabul ederse kadın, neler olur? Neler olmaz ki? En önemlisi Aşk...