Bölüm geldi. Umarım keyifle okursunuz.:)
Ben yazarken hem hüzünlendim hem de çok keyif aldım.
Fikirleriniz okumayı çok istiyorum.:)
...
Bazen hissederiz. Aldığımız bir kararın bütün hayatımızı değiştireceğini biliriz. Bende hissetmiştim. O çatı dairesinde kaldığım ilk gece biliyordum, her şeyin değişeceğini. İçimde korku, aynı zamanda bir heyecan...
Ama bilmediğim şey, düşüncelerimin bu kadar kısa sürede değişeceğiydi. Bu kadar kısa süre de bir adamı hem tanımayıp hem de herkesten çok fazla tanıma hissiyle dolup taşacağımdı.
Belki adını bilmiyordum, ama sevdiği rengi, yemeği, acısını, hayata bakış açısını, uyurken aldığı nefesi, gülüşünü onunla yaptığım saatlerce süren sohbetlerde ki bakışında ki samimiyeti biliyordum. Çok saçma belki ama ben bu adamı hem tanıyıp hem tanımıyordum.
"Dünya depodan süt getirir misin? Burada bitmiş."
Ben kafamda felsefi cümleler kurayım, benden süt istesinler. İşte hayat bu kadar acımasız. Ben yelkovanı ilerletiyorum, sen hala neyin derdindesin der gibi komik. Çalışıyorum, kafamı dağıtmak ve telefonuma bakmamak için yapabileceğim en iyi şey gibi görünüyor şimdilik.
"Hemen getiriyorum."
Evren bana sen içeri geç dediği an, kendime gelmem zor olsa da, onunla birlikte uyuduğumuz yatağa bakıp daha fazla hırslanıyorum. Giyiniyorum ama içerde onların baş başa olduğu düşüncesi ve o kadının kim olduğunu bilememek beni delirtiyor. Ve evden aceleyle çıkıyorum. Onunla sohbet ettiğimiz koltukta oturuyor bay yalancının, bayan güzel arkadaşı. Şaka yapmıyorum, kadın gerçekten çok güzel. Onun yanında kendimi o kadar sönük hissediyorum ki. Ve onların bakışlarında ki yaşanmışlığın altında eziliyorum. Aklıma gelen tek ihtimal, onu bırakıp giden kadın olduğu. Bir zamanlar sevdiği...
"Dünya." Diyor ben kapıdan çıkarken. Bakmıyorum yüzüne. Ama bileğimi tutuyor.
"Akşam konuşuruz olur mu?"
Bu mu yani? Bana kurduğu cümle bu mu?
"Kimle konuşacağım? Evrenle mi Yavuzla mı?" derken hırsla elimi parmaklarının arasından çekiyorum. Kızgınım çünkü. Hem de çok kızgınım.
"Evrenle." Diyor gözlerimin içine bakarak. Benim gözlerimde nasıl kırgınlık varsa, onda da hiç beklemediği anda gelen yağmura tutulmuş ve bana masumca bakan kedi bakışları var. Kıyamıyorum. Ama kıymak istiyorum.
Birlikte uyumamızın utancını, heyecanını bile yaşatmayan içerde ki kadının saçını başını yolmak istiyorum. Onları evde yalnız bırakıp gitmek istemiyorum. Onun bana gitme dememesiyle daha da deliriyorum.
Hissediyorum. İçerde ki kadın evlenmeye karar verdiği kadın.
"Bana anlattığın kadın değil mi?" diyorum sessizce.
Cevap olarak sadece başını onaylar gibi sallıyor. Kıskanıyorum. İçimi yakıp kavuran bir ateşle kıskanıyorum. Yalan yok duygularımın ağırlığını hissediyorum. Saf gibi kendimi kandırma çabasına girmeyeceğim. İçerde saçını başını yolmak istediğim kadın, benim oturduğum yerde oturuyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Zaten yapmam da anlamsız olur. Ben kimim ki? Sadece bir ev arkadaşı diyor olumsuz tarafım. Haklı da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİM SENİN!
RomanceYazar olmak için daha doğrusu bir kez olsun ismini raflarda görmek için can atan bir kadın; Dünya. Kendi halinde, gizemli bir adam; Evren. Ve adamın seçim senin diyerek sunduğu teklifi kabul ederse kadın, neler olur? Neler olmaz ki? En önemlisi Aşk...